PRİM ALACAKLARINA UYGULANACAK ZAMANAŞIMI
PRİMALACAKLARINA UYGULANACAK ZAMANAŞIMI
Prof.Dr. Levent AKIN
AnkaraÜniversitesi Hukuk Fakültesi
______________________________________________________________________
Sosyal güvenlik hukuku alanındayargıyı en çok meşgul eden sorunlardan birisi, hizmet tespitidir. Sigortalılar,çalıştıkları halde sigortaya bildirilmeyen çalışma dönemlerini bu yolla eldeetmeye çalışmaktadırlar. Son yıllarda sosyal güvenlik yargısı, aynı sorundankaynaklanan bir başka konuyla ilgili olarak da ciddi meşguliyet içindedir. O daçalışılan dönemde ödenmeyen primlerin, kurum tarafından tahsilinde uygulanacakzamanaşımı hükmüdür. Konu yüksek yargıda da tartışmalara neden olmakta, konuyailişkin farklı görüşler ileri sürülmektedir.
Aşağıda yer vereceğimiz karar, Yargıtay21.Hukuk Dairesinin konuya ilişkin son uygulamasını ortaya koymaktadır(Yarg.21.HD. 24.3.2014, 2013-2507/ 2014-5720). Karara ekli bir de karşı oybulunmaktadır. Yüksek mahkemenin söz konusu kararında yer verilen tespit vedeğerlendirmeler şunlardır:
“Davacı, davalıKurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin zamanaşımına uğraması nedeniyleiptaline, borçlu olmadığına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamındabelirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekilitarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğuanlaşıldıktan… sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR: 1-Dosyadakiyazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacınınaşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, Dava,davacıya gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece;davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki Kayıt vebelgelerden, davacı aleyhine dava dışı sigortalılardan (A) tarafından açılanhizmet tespiti davası sonucu 01/08/2000-10/05/2004 tarihleri arası döneminhüküm altına alındığı, bu kararın 10. Hukuk Dairesi tarafından 28/02/2011tarihinde onandığı, yine diğer sigortalı (B) tarafından açılan hizmet tespitidavası sonucu 01/10/1996-02/07/2001 tarihleri arası dönemin hüküm altınaalındığı ve bu kararında Dairemizce 16/6/2011 tarihinde onandığı, kesinleşen bukararlar üzerine Kurum tarafından 1996-2004 arası döneme ait prim ve işsizliksigortası borçları için ödeme emri düzenleyip davacıya gönderdiği, ödemeemirlerinin 13/12/2011 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve 16/12/2011tarihinde iş bu davanın açıldığı görülmektedir.
Davanın yasaldayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun ‘Primlerin ödenmesi’ başlığını taşıyan80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1.maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğeralacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü HakkındaKanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal SigortalarKanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan madde yenidendeğiştirilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç, diğermaddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez dahadeğişikliğe gidilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç,diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle 3917 sayılı Kanunlayapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür.
Şu durumda sözkonusu mevzuat kapsamında, zamanaşımı süresi bakımından, 08.12.1993 günüöncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönündenKurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen (10) yıllıkzamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımınınkesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelerde uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemine ait prim vediğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun ‘Tahsil zamanaşımı’ başlığını taşıyan 102. ve ardından gelenmaddeleri uygulanmakta, anılan madde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımısüresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyenyıl başı olarak kabul edilmektedir.
Diğer taraftan,01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve GenelSağlık Sigortası Kanununun ‘Primbelgeleri ve işyeri kayıtları’ başlıklı 86. maddesinin yedinci fıkrasında, Kurumun denetim ve kontrol ilegörevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyerikayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetimelemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim veincelemeler sonucunda veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafındandüzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara aitolup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligatakarşın (1) ay içinde verilmemesi veya eksik verilmesi durumunda, bu belgelerinKurumca resen düzenleneceği ve içeriği sigorta primlerinin Kurumca belirlenerekişverene tebliğ edileceği, işverenin, bu maddeye göre tebliğ edilen primborcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren (1) ay içinde, ilgili Kurum ünitesineitiraz edebileceği, itirazın reddi durumunda, işverenin kararın tebliğtarihinden itibaren (1) ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabileceğiaçıklanmıştır.
Kanunun ‘Primlerin ödenmesi’ başlığını taşıyan88. maddesinin on altıncı fıkrasında, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim vediğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun 51., 102. ve 106. maddelerihariç, diğer maddelerinin uygulanacağı bildirildikten sonra ‘Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarındazamanaşımı’ başlıklı 93. maddesinin ikinci fıkrasında ise, Kurumun prim ve diğer alacaklarının ödemesüresinin dolduğu tarihi izleyen takvim yılı başından başlayarak (10) yıllıkzamanaşımına tâbi olduğu, Kurumun prim ve diğer alacaklarının; mahkeme kararısonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetimve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise raportarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğinceyapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma,denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar,döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum vekuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kurumaintikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımının (10) yıl olarak uygulanacağıyönünde düzenleme yapılmıştır.
Konuya ilişkin 5510sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki yasal mevzuatımızda, 506 sayılıKanunun 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanunda prim ve diğer alacaklarındoğmasındaki özel durumlara göre zamanaşımı başlangıcı yönünden özel birdüzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin ikincifıkrasıyla, 506 sayılı Kanunda öngörülmeyen yeni bir düzenleme getirilerek,prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangitarihten başlayacağının belirlendiği belirgin bulunmakla, genel olarakkanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı ve zamanaşımınailişkin olarak 5510 sayılı Kanunda, geriye yürüyeceğine olanak veren birdüzenlemenin bulunmaması gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılanfıkranın geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir.
Kurumun süresiiçerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı, diğer birifade ile zamanaşımının süresi ve başlangıç tarihi; alacağın doğduğu, tahakkukettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara görebelirlenir[1].
Yine AnayasaMahkemesi'nin 15 Ekim 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 28.04.2011 tarihve 2009/39 Esas, 2011/68 Karar sayılı kararında da ‘bir kamu alacağı ile ilgilibireylerin sorumluluklarını arttıran ve müteselsil sorumluluk getirendüzenlemelerin yürürlük tarihi itibariyle tahsil edilmemiş alacaklara dauygulanması hukuk kurallarının geriye yürütülmesi anlamına gelmekte veAnayasa'da yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır.’denilmiştir. .
Yukarıdakiaçıklamaların ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, mahkemecetespitine karar verilen dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin prim alacaklarıyönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muacceloldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamındadeğerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önündebulundurulmaksızın, mahkemece zamanaşımı bakımından 5510 sayılı Kanunun 93.maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki yanılgılı değerlendirmeylezamanaşımı süresi (10) yıl olarak benimsenerek istemin reddine karar verilmesiusul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin buyönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyizedilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına… oy çokluğuyla kararverildi.
KARŞI OY: Dava,davacıya gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Davacı aleyhinedava dışı sigortalılardan (A) tarafından açılan hizmet tespiti davası sonucu 01.08.2000-10.05.2004tarihleri arası dönemin hüküm altına alındığı, bu kararın 10. Hukuk Dairesitarafından 28.02.2011 tarihinde onandığı, yine diğer sigortalı (B) tarafındanaçılan hizmet tespiti davası sonucu 01.10.1996-02.07.2001 tarihleri arasıdönemin hüküm altına alındığı ve bu kararın da 21.Hukuk Dairesince 16.6.2011tarihinde onandığı, kesinleşen bu kararlar üzerine Kurum tarafından 1996-2004arası döneme ait prim ve işsizlik sigortası borçları için ödeme emri düzenleyipdavacıya gönderildiği, ödeme emirlerinin 13.12.2011 tarihinde davacıya tebliğedildiği ve 16/12/2011 tarihinde davanın açıldığı ve Mahkemece 5510 sayılıyasanın 93/2 maddesindeki hüküm gözetilerek kurum prim alacaklarının 10 yıllıkzaman aşımına tabi olduğu ve verilen kararın Yargıtayca onandığı tarihten itibarenzaman aşımı süresi başlayacağından bahis ile davanın reddine karar verildigörülmektedir.
Davacı temyiziüzerine katılmadığımız dairemiz çoğunluk görüşünce; 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesindenönceki yasal mevzuatımızda, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde ve 6183 sayılıKanunda prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlara göre zamanaşımıbaşlangıcı yönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanunun 93.maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanunda öngörülmeyen yeni birdüzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlardazamanaşımının hangi tarihten başlayacağının belirlendiği belirgin bulunmakla,genel olarak kanunların geriye yürümemesi kuralı ve zamanaşımına ilişkin olarak5510 sayılı Kanunda, geriye yürüyeceğine olanak veren bir düzenlemeninbulunmaması gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılan fıkranın geçmişeyönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir. Kurumun süresi içerisinde ödenmeyenprim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı, alacağın doğduğu, tahakkukettirildiği tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir denilerekmahkemece tespitine karar verilen dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin primalacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları(muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamındadeğerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu,zamanaşımı bakımından 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin uygulanması gerektiğiyönündeki yanılgılı değerlendirmeyle zamanaşımı süresi (10) yıl olarakbenimsenerek istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerekyerel mahkeme kararı bozulmuş ise de,
5510 sayılı Kanunun93. maddesinde Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihitakip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zaman aşımına tabidirşeklinde düzenleme yapılmıştır. Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihindensonraki primler için zaman aşımı borçlar kanunundaki düzenlemeden ayrı olarakmuacceliyet tarihi olmayıp ödeme dönemini takip eden yılbaşından itibarenbaşlayacaktır. Ancak yasada istisnalar düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanunun 93.maddesinin 2. fıkrasına göre kurumun prim ve diğer alacakları mahkeme kararısonucunda doğmuş ise zaman aşımı süresi mahkeme kararının kesinleştirmetarihinden itibaren 10 yıl olarak uygulanacağı belirtilmiş olup bu düzenlemedekanunların geçmişe yürümesi değil derhal etkisini göstermesi söz konusudur.
Somut olaydaKurumun alacağının doğduğu mahkeme kararlarının kesinleşme tarihinden itibaren5510 sayılı yasanın 93/2. maddesinde görülen zaman aşımı süresi dolmamışbulunmaktadır. Kararın kesinleştiği tarihten itibaren Kurumun davaya konu primaslı ve gecikme zammı istenebilir konuma geldiğinden aynı mahiyetteki… ilamlarıda göz önüne alındığında[2]Mahkeme Kararının Onanması gerektiğinden sayın çoğunluk görüşüne katılamamaktayız[3].
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
1- Dava konusuolayda, sosyal güvenlik kurumunun, mahkeme kararı ile tespit edilen hizmetlereilişkin prim alacağının, hangi süre içinde ilgiliden talep edileceğiirdelenmektedir.
2- Bu balamda davacı,davalı kurum tarafından kendisine gönderilen ödeme emirlerinin zamanaşımınauğraması nedeniyle iptaline, borçlu olmadığına karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkeme davacının talebini reddetmiştir. Yani konumuz açısındanbakıldığında mahkeme, zamanaşımı iddiasını kabul etmemiştir.
3- Temyizincelemesinde olayı inceleyen özel daire, yerel mahkeme kararını bozmuştur.Bunun gerekçesi olarak da kısaca, prim alacağına konu olan dönemde yürülükteolan mevzuatın zamanaşımına ilişkin hükmünün uygulanmaması gösterilmiştir. Daireyegöre, (A) tarafından açılan hizmet tespiti davası sonucu 1.8.2000 -10.5.2004tarihleri arası dönem hüküm altına alınmış ve karara 10. Hukuk Dairesitarafından 28.2.2011 tarihinde onanmıştır. (B) tarafından açılan hizmet tespitidavası sonucu 1.10.1996 – 2.7.2001 tarihleri arası dönem hüküm altına alınmışve ilgili karar 21.Hukuk Dairesi tarafından 16.6.2011 tarihinde onanmıştır. Kesinleşenbu kararlardan yaklaşık 6 ay sonra SGK, 1996-2004 arası döneme ait prim veişsizlik sigortası borçları için ödeme emri düzenleyip davacıya tebliğ etmiştir.Onun üzerine de 16.12.2011’de bu dava açılmıştır. Davanın yasal dayanağı,506/80. maddesidir. Söz konusu hüküm 1993 yılında 3917 sk. ile değişikliğeuğramıştır. Yeni içeriğinde, Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğeralacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü HakkındaKanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 2003 yılında söz konusu madde4958 sk. ile bir kez daha değişmiştir. Buna göre, Kurumun tahsilâtında 6183sk.’nun 51. maddesi[4]hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 2004 yılında düzenleme 5198sk ile bir değişiklik daha geçirmiştir. Bunun ardından Kurumun tahsilâtında6183 sk.’nun 51 ve 102[5].maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmıştır. 2004 yılındayapılan değişiklik ile yapı 1993 öncesindeki ilk haline yeniden dönmüştür.
4- Zamanaşımıbakımından kararda belirtildiği üzere, 8.12.1993 günü öncesine ve 6.7.2004sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönünden kurumun alacak hakkı,Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10yıllık zamanaşımı süresine tabidir[6]. Bunundoğal sonucu olarak zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan yasanın 128. maddesigereği alacağın muaccel olduğu tarihtir.Zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin olarak da 132. ve ardından gelenmaddelerindeki düzenlemeler uygulanacaktır.
8.12.1993 –05.07.2004 dönemine ait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılıKanunun ‘Tahsil zamanaşımı’ başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleriuygulanacaktır. Bu da zamanaşımının 5 yılolacağı, zamanaşımı süresinin başlangıcının da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarakkabul edilmesi anlamına gelmektedir.
5- Yüksek mahkemeninkararında 5510 sayılı yasa ile getirilen yeni düzenlemeye ilişkindeğerlendirmeler de yer almaktadır[7]. Bunagöre, ‘Primlerin ödenmesi’ başlığını taşıyan 88/16 hükmünde, kurumun süresiiçinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı kanunun51,102 ve 106. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı bildirilmiştir.‘Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı’ başlıklı 93/2düzenlemesinde ise, Kurumun prim ve diğeralacaklarının ödeme süresinin dolduğu tarihi izleyen takvim yılı başındanbaşlayarak (10) yıllık zamanaşımına tâbi olduğu, Kurumun prim ve diğer alacaklarının;mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden,Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuşise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatıgereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise busoruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihtenveya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuşkurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgeninKuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımının (10) yıl olarakuygulanacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
6- Daire, 93.maddedeki düzenlemenin, konuya ilişkin daha önceki düzenlemelerden (506/80 ve6183 sk) farklı bir içeriğe sahip olduğuna dikkat çekmiştir. Buna göre 5510 ileprim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangitarihten başlayacağı belirlenmiştir. Bu yeni duruma rağmen daire, 5510 sayılıhükmün olaya uygulanmasını mümkün görmemiştir. Zira daireye göre genel olarakkanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı vardır. Ayrıcazamanaşımına ilişkin olarak 5510 sayılı kanunda, anılan hükmün geriye yürüyeceğineolanak veren bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu sebeplerle, zamanaşımı hükmü içeren anılan fıkranın geçmişe yönelikuygulanması dairece mümkün görülmemiştir. Yani daire, kurumun, süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğeralacaklarının tahsil zamanaşımının süresi ve başlangıcı hakkında, alacağındoğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunankuralların dikkate alınması gerektiğini kabul etmiştir. Anayasa Mahkemesininkararda işaret edilen değerlendirmesinin de bu anlayışı desteklediğine dikkatçekilmiştir.
7- Özel daireninkonuya bu şekilde yaklaşması sonucunda, dava konusu olay hakkında, mahkemecetespitine karar verilen dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin prim alacaklarıyönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muacceloldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamındadeğerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. O sebeple de 5510 sayılıyasanın 93.madde hükmüne dayalı verilen karar bozulmuştur.
8- Karara ekli karşıoy yazısında, çoğunluğun görüşü benimsenmemiştir. Buna göre, olayda5510/93.madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, kurumun prim ve diğeralacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başındanbaşlayarak 10 yıllık zaman aşımına tabidir ve yasanın yürürlüğe girdiği1.10.2008 tarihinden sonraki primler için zaman aşımı, ödeme dönemini takipeden yılbaşından itibaren başlayacaktır.
Karşı oyda,düzenlemede genel bir kural konulmuş olsa da, bazı istisnalara da yerverildiğine dikkat çekilmektedir. Dava konusu ile ilgili 2. fıkra hükmüne göre,kurumun prim ve diğer alacakları mahkemekararı sonucunda doğmuş ise zaman aşımı süresi mahkeme kararınınkesinleştirme tarihinden itibaren 10 yıl olarak uygulanacaktır. Dolayısıylaolayda, çoğunluğun ileri sürdüğü gibi kanunların geçmişe yürümesi değil derhaletkisini göstermesinden söz edilebilir. Bu anlayıştan hareket edildiğinde somutolayda, kurum alacağı mahkeme kararına dayanmaktadır. Zamanaşımı 10 yıldır vealacağın doğumuna neden olan mahkeme kararlarının kesinleşme tarihindenitibaren işlemeye başlayacaktır. Bu sebeple de karşı oyda savunulan görüşegöre, olayda zamanaşımı gerçekleşmemiştir, kurumun alacak talebi kabuledilmelidir.
9- Yukarda özetlemeyeçalıştığımız üzere, dava konusu olayda daire içinde görüş ayrılığına sebep olannokta, prim alacağı talebine uygulanacak zamanaşımının hangi kanuna görebelirleneceğidir. Olaya, çalışma döneminde geçerli kanun mu uygulanmalıdıryoksa alacağın mahkeme kararına dayalı olması sebebiyle bu tür alacaklarıdüzenleyen 5510 sayılı yasa mı uygulanmalıdır.
10- Aslında söz konusumesele, Yargıtayın kendi içinde de uzun süredir görüş aykırılıklarına nedenolmaktadır. Nitekim, 21.Hukuk Dairesinin 2014 tarihli bu çoğunluk yaklaşımı,sadece bir yıl önce muhalefet görüşü olarak kaleme alınmıştır.
Gerçekten de,benzer bir konuya ilişkin olarak 2013 yılında verilen bir kararda çoğunluk, davacının davalı kurumtarafından gönderilen ödeme emrinin zamanaşımına uğraması nedeniyle borçluolmadığının tespitiyle, ödeme emrinin iptaline karar verilmesine ilişkintalebini kabul eden yerel mahkeme kararını şu gerekçelerle bozmuştur[8]: “…Kurumunsüresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı,alacağın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir… Dosyadakikayıt ve belgelerden, … İş Mahkemesinin… 2007 tarih(li) kararı davacıya aitbina inşaatında işçi olarak çalışan… işçisinin 20.8.1999-21.6.2001 tarihleriarasında geçen sigortalı çalışmalarının kuruma bildirilmediğinin tespitinekarar verildiği, bu kararın Dairemizin… 2008 tarihli kararı ile kesinleştiği,Kurumun kesinleşen mahkeme kararı üzerine 1999/8-2001/6dönemine ait prim veişsizlik sigortası priminin tahsiline yönelik takip başlattığı… ödeme emrinindavacıya 17.12.2009 tarihinde tebliğ edildiği ve davanın süresinde 24.12.2009tarihinde açıldığı, 06/07/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun'la506 sayılı Yasa'nın 80.maddesinde değişiklik yapılarak 5 yıl olan tahsilzamanaşımının 10 yıl olarak uygulanmaya başladığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık,tahsil zamanaşımı süresi ve hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, 5510 sayılı Yasa'nın 93.maddesinde yer alanve mahkeme kararı sonucunda doğan Kurumun prim ve diğer alacaklarındazamanaşımının kararın kesinleşme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağınayönelik kuralın somut olaya uygulanıp uygulanmayacağı noktalarındatoplanmaktadır… Somut olayda, Kurum alacağının doğduğu… İş Mahkemesinin… 2007tarih sayılı hizmet tespitine dair kararın kesinleştiği 10.11.2008 tarihindeyürürlükte bulunan 5510 sayılı Yasa'nın 93/2.maddesine göre zamanaşımı süresi,kararın kesinleşmesinden itibaren başlayacağından, 23.12.2009 dava tarihindetahsil zamanaşımı dolmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirkenmahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın davanın kabulüne kararverilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”
Karara ekli karşı oyda ise, inceleme konumuzuoluşturan 2014 kararındaki çoğunluk yaklaşımı savunulmuştur[9]. Karşıoyda yer verilen görüşe göre, yasanın yürürlük tarihinden önceki hizmetlerin tespitineilişkin davalar nedeniyle, kesinleşen tesbit kararlarının primlerinin tahsiliaşamasında uygulanamayacağı, 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonrakihizmetlerin tesbitine ilişkin açılan davalarla ilgili olarak kesinleşmiş kararlarauygulanabileceği, 5510 sayılı Yasanınyürürlük tarihinden önce gerçekleşen hizmetlerin tesbitine ilişkin kararlarnedeniyle, 5510 sayılı Yasadan önceki mevzuatın uygulanması gerekir. Karşı oydayer verilen diğer değerlendirmeler şunlardır; “…1) 506 sayılı Yasanın 3917 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki halindedurum; Öncelikle, zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı konusu üzerindedurmak gerekir. SGK primleri her ay için izleyen ayın sonuna kadar ödenebilir.Prim borcunun muaccel olduğu tarih her ay için izleyen ayın sonudur. 506 sayılıYasanın 80. maddesinin 3917 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önceki halinegöre, Sosyal Sigortalar Kurumunun prim alacakları ile ilgili olarak 818 sayılıBorçlar Yasası hükümlerinin uygulanması söz konusuydu. Borçlar Yasasının 125maddesine göre, prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı süresi, 10 yıl olarakuygulanmaktaydı. Prim zamanaşımı, Borçlar Yasasının 128. maddesine göre, borcunmuaccel olduğu tarihte başlar. Borcun muaccel olduğu tarih ise, 506 sayılıYasanın 80. maddesine göre ay be ay ödenmesi gereken prim alacakları yönünden,ertesi ayın sonuna kadar ödenmesi gerektiğinden, en son ödeme tarihi olan"izleyen ayın son günüdür. Bu dönemde zamanaşımının kesilmesi ve durdurulması, bu konuda birözellik göstermez. Borçlar Yasasının 132. ve ardından gelen maddeleri burada da aynen geçerlidir[10]. Budönemde, SSK prim alacakları İcra İflas Yasası hükümlerine göre tahsiledilmekteydi. Bu dönem ile ilgili olarak Yargıtay uygulaması bu doğrultudaolmuştur.
2) 506 Sayılı Yasanın 3917 sayılı Yasa iledeğişik 80. maddesi uygulama zamanında durum;506 sayılı Kanunun 80.maddesinde, 3917 sayılı Kanun ile yapılan ve 8.12.1993 tarihinde yürürlüğegiren; “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarınıntahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleriuygulanır.” hükmü uyarınca, Kurum alacakları yönünden 6183 sayılı Kanununzamanaşımına ilişkin 102. ve devamı maddeleri geçerli olmuştur. Kurumun prim vediğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasıöngörüldüğünden, anılan Yasanın 102.maddesi uyarınca, sözü edilen alacaklar 5yıllık zamanaşımı süresine tabi olmuştur.Anılan hüküm, “tahsil zamanaşımı”başlığı altında “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip edentakvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.Para cezalarına ait özel yasalarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur.Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur” şeklindedüzenlenmiştir. Dolayısıyla 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde, 5198 sayılıYasayla yapılan değişiklikten önce, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim vediğer alacakları, 6183 sayılı Yasanın 102.maddesi uyarınca, dönemin başladığı takvimyılını takip eden, takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde zamanaşımınauğramaktaydı.(Bakınız. Aşağıda HGK. 20.09.2006, 2006/546-565)
3) 5198sayılı Yasanın 11. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 80.maddesinde 06.07.2004tarihinde yapılan değişiklikle, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğeralacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102.maddesinin de uygulanmayacağıöngörülmüştür. Dolayısıyla Kurumun sigorta primlerinden doğan alacakları,eskiden olduğu gibi Borçlar Yasasının 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımısüresine tabi olacaktır. Zamanaşımıbaşlangıcı da Borçlar Kanunun 128. maddesi uyarınca alacağın muaccel olduğu, yani ödeme tarihininson günü olacaktır. Örnek olarak, 2004 yılı 8. ay primi 30.09.2004 tarihinekadar ödeneceğinden, zamanaşımı süresi 01.10.2004 tarihinden başlayacak ve01.10.2014 tarihinde sona erecektir. HGK.'nun 20.09.2006 gün ve 2006/546-565sayılı Kararına göre; "Buradaönemli yön; yargılama sırasında meydana gelen bu yasa değişikliğinin söz konusuuyuşmazlıkta gözetilip gözetilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Kanunlarda aksine bir düzenleme yeralmaması halinde zamanaşımı başlangıcı yönünden “zamanaşımının alacağın muaccelolduğu tarihte başlayacağı...” na ilişkin Borçlar Kanununun 128. maddesi hükmüdikkate alınmalıdır. Muacceliyet anının belirlenmesi, zamanaşımınınbaşlangıcının ve buna bağlı olarak, somut uyuşmazlıkta uygulanacak yasahükmünün saptanmasında önem taşımaktadır. Bir tanım vermek gerekirsemuacceliyet, bir borç ilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği veborçlunun da bu isteme uyarak, edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler.Bir başka deyişle, söz konusu anda borç, ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklıyine o anda edimi kabul etmekle yükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak edimin ifası içinöngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir. Borcun ifası için öngörülenvade kanundan, işin özelliklerinden yada dürüstlük kuralından çıkarılamıyorsa,bu durumda, BK m. 74 hükmü gereğince, borcun "hemen ifa ve derhal icrası talep edilebilir" hükmü uygulamabulacaktır. 506 sayılı Kanunun 80. maddesi, prim borcunun en geç ertesi ayınsonuna kadar Kuruma ödeneceğini, 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi, “amme alacağı, vadesinin rastladığı takvimyılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezsezamanaşımına uğrayacağı” hükme bağlanmıştır. 506 sayılı Kanunun 80.maddesiile prim borcunun vadesinin belirlenmiş olması karşısında, kurum alacağınınanılan tarihte muacceliyet kesbedeceği belirgindir. Yargılamaya konu primalacağının Kasım 1997 devresine tahakkuk ettirilmiş ve gecikme zammının butarih itibariyle başlatılmış olması karşısında, anılan devrede yürürlüktebulunan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi uyarınca, kurum alacaklarının tahsilindegözetilecek zamanaşımı süresi 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi uyarıncabelirlenmelidir. 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile anılan Yasanın 80.maddesine getirilen düzenlemenin, yürürlük tarihi olan 06.07.2004 tarihindensonra muaccel olan alacaklara uygulanması gerekmektedir. Yerel ahkemece, bu yön gözetilerek verilendirenme kararında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygunbulunan direnme kararının onanması gerekir."
Öte yandan,Yargıtay 10 Hukuk Dairesinin 14.02.2008 gün ve 2007/25251-208/1851 K. sayılıKararına göre de; “ İnceleme konusu davada; takibe ve dolayısıyla davaya konuolan prim borçları, 2000 yılının 3.ayı ile 12.ayları(12.ay dahil) arası dönemeilişkin olup, söz konusu bu borcun 31.01.2001 tarihi itibarıyla tamamen muaccel hale geldiği vezamanaşımının da borcun muacceliyet tarihi itibarıyla değerlendirilmesigerekeceği dikkate alındığında , bu durumda yukarıdaki açıklamalar dagözetilerek söz konusu tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 80.maddesive 6183 sayılı yasanın 102.maddeleri uyarınca zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğugözetilerek yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ,yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olupbozma nedenidir, O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyizitirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.”
4) Son olarak, 5510 sayılı Kanunun 93.maddesinde, yine 6183 sayılı Yasadaki zamanaşımı süresinden vazgeçilmiş vezamanaşımı süresi ile ilgili olarak özel bir düzenleme getirilmiştir. Maddehükmüne göre, “Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihitakip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tâbidir.”Madde metni muacceliyet tarihinin belirlenmesinde, dolayısıyla zamanaşımısüresinin başlangıcının tesbitinde, Borçlar Yasasının uygulanmasına sonvermiştir. Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki primler içinzamanaşımı başlangıcı ödeme dönemini takip eden yılbaşından itibarenbaşlayacaktır. Genel olan bu tanımlama dışında istisnai olarak ‘Kurumun prim vediğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise, mahkeme kararınınkesinleşme tarihinden’ itibaren,zamanaşımının on yıl olarak uygulanacağı hükmü getirilmiştir. Ayrıca, 5510sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tâbi sigortalılarınzamanaşımı nedeniyle prim ödenmeyen süreleri, sigortalılık süresinden sayılmaz.hükmü getirilerek primleri zamanaşımı nedeniyle sigortalılardan tahsiledilemeyen sigortalıların prim ödemeksizin yaşlılık aylığı bağlatmasıengellenmiştir.
Hukuk devletinde,müktesep hakların korunması ile birlikte hukuk güvenliği de temel bir ilkedir.Öğretide de hukuk güvenliği temel bir ilke olarak kabul edilmiştir. Esasen,mevcut yasal düzenlemelere göre hareket eden kişilerin, bu yasal düzenlemelernedeniyle tabi oldukları hukuki durumlarının yeni yasal düzenlemelerledeğiştirilmemesi esastır. Anayasa Mahkemesinin… kararlarına göre de[11], ‘hukukgüvenliği’ hukuk devletinin temel unsurlarından biridir. Örnek vermekgerekirse, İşveren 01.01.1994-31.12.1994 tarihleri arasında 506 sayılı Yasayatabi hizmeti bulunan sigortalısını SSK na bildirmemişse, o dönemde 6183 sayılıYasa uygulanacaktır., 01.01.1995 tarihinden itibaren 5 yıl sonra, 01.01.2000tarihinde zamanaşımı süresi dolmuş olacağından zamanaşımı savunmasındanyararlanır. Primleri ödemek zorunda değildir. Sigortalının, 5510 sayılı Yasanınyürürlük tarihinden sonra açacağı bir hizmet tesbiti davasında da, işvereninişe giriş bildirgesi vermesi nedeniyle hak düşürücü süre geçmemiş olur vehizmet tesbitine karar verilirse, hükümde örneğin 01.01.2012 tarihindekesinleşirse, zamanaşımı süresi eski mevzuata göre dolmuş olan işveren, yeniden10 yıllık bir zamanaşımı süresine tabi mi olacaktır.? Burada kazanılmış hakilkesi uyarınca yeni bir zamanaşımı süresi asla başlayamaz. Prim borçlarınıntahsilinde, zaman zaman 818 sayılı Borçlar Yasası veya 6183 sayılı AmmeAlacaklarının Tahsili Hakkındaki Yasa hükümleri uygulanmıştır. Her iki yasahükümleri dikkate alındığında, sigortalının açacağı hizmet tesbiti davası,işverenin prim borcu nedeniyle işlemeye başlayan zamanaşımı süresini kesmez.Başka bir anlatımla, açılmış bir hizmet tesbiti davası da bu nedenle zamanaşımısüresinin işlemesine engel olmaz. Örneğimize dönersek, 01.01.1994-31.12.1994tarihleri arasında bildirilmeyen hizmeti bulanan sigortalı 01.01.1995 tarihindehizmet tesbiti davası açsa dahi bu sigortalının hizmetine ilişkin pirimlerinzamanaşımı süresi 01.01.2000 tarihinde dolmuş olacaktır. Hizmet tesbitidavasının 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra kesinleştiğivarsayılırsa, yine kazanılmış hak ilkesiihlal edilecektir. Eski mevzuata göre başlayan ve işleyen zamanaşımı süresihizmet tesbiti davası ile kesilmediğine göre, bu davanın sonuçlanması,işverenin yeni mevzuatla getirilen yeni bir zamanaşımı süresine yeniden tabitutulması hak ve nesafet kurallarına göre izah edilemez.
Yukarıda yer verilengerekçelerden hareket edilen karşı oyda, somut olaya ilişkin şu nihaideğerlendirme yapılmıştır; “ (olayda)…prim borcunun bir kesimi 2001 yılı6.ayına aittir. Borcun doğduğu tarih itibarıyla 5 yıllık zamanaşımı süresigeçerlidir ve süre 1.1.2002 tarihinde işlemeye başlamış, zamanaşımı süresi31.12.2006 tarihinde dolmuştur. Her olay, meydana geldiği tarihteki mevzuathükümlerine göre değerlendirilmelidir. Eskimevzuata göre başlayan zamanaşımı süresi devam ettiği sırada, yeni bir yasaldüzenleme gerekçe gösterilerek, zamanaşımı süresinin ‘borcun muaccel olduğutarih’ yerine, hizmet tesbiti kararınınkesinleştiği tarihten başlatılması, Yasa hükmünün, aksine bir düzenlemebulunmadığı halde geriye yürütülmesi, müktesep hakların ortadan kaldırılması,hakkaniyete ve hukuk güvenliğine aykırı olduğundan, hükmün onanmasıgerektiği düşüncesiyle Sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz”.
Açıklamalardan daanlaşılacağı üzere karşı oyda, yasal bir dayanağı olmadan 5510 sayılı yasanıngeriye yürütülemeyeceği, müktesep hakların ortadan kaldırılmasının, hakkaniyeteve hukuk güvenliğine aykırı olduğu belirtilmiştir.
11- İnceleme konumuzu oluşturan primalacaklarına uygulanacak zamanaşımının belirlenmesi hususu, benzer bir başkaolayla ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da önüne gelmiştir[12].Genel Kurul da, tespite konu olan hizmet sürelerine ilişkinprim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin aitoldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerikapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.
Kararakonu olay, sigorta primlerinin yersiz tahsil edildiğiiddiasına dayalı istirdat istemine ilişkindir. Davacı (A) Ltd Şti, işçitarafından açılan hizmet tespiti davasının kabulüne ilişkin kararınkesinleşmesi sonrasında, kurumca hizmet tespiti davasına konu20.11.1998-22.08.2004 dönemine ilişkin 140 güne ait primlerin ödenmesinin talepedildiğini, dava konusu dönem primlerinin bir kısmının zamanaşımına uğradığını,kurumun 5510 sayılı kanun uyarınca zamanaşımı süresini belirlediğini ancakhizmet tespiti kararına konu dönem prim borçları yönünden zamanaşımının, borcundoğduğu tarihteki mevzuata göre hesaplanması gerektiğini beyanla, kuruma ödenenprim bedelinin geri ödenmesini talep etmiştir.
DavalıSosyal Güvenlik Kurumu ise, davanın menfi tespit davası niteliğinde olduğunu,gerek 5510 gerekse mülga 506 sayılı kanunda mahkeme kararına istinaden tahakkukettirilen prim borcuna itiraz edilebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığını,6183 sayılı kanunun 58. maddesindeki 7 günlük sürenin ise ancak ödeme emritebliği halinde başlayacağını, 506 sayılı kanunda 5198 sayılı kanun ile yapılandeğişiklik nedeniyle prim alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı kanununzamanaşımına ilişkin 102. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, BorçlarKanununun 135. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımı süresinin ise mahkemekararının kesinleştiği tarihten başlaması gerektiğini, öte yandan alacağınzamanaşımına uğradığı kabul edilse bile, 818 sayılı Kanun’un 62. maddesigereğince, zamanaşımına uğramış bir borcun ödenmesi halinde geri istenmesininmümkün olmadığını belirterek davanın usul ve esastan reddini savunmuştur.
Yerelmahkeme, 5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesi uyarınca, mahkeme kararınınkesinleşmesi tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığıgerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar özel daire tarafından bozulmuş,fakat mahkemece verilen kararda direnilmiştir.
Bununüzerine dosya önüne gelen Hukuk Genel Kurulu ise direme kararını bozmuştur.Kararda yer verilen tespit ve değerlendirmeler şunlardır; “…Hukuk Genel Kuruluönüne gelen uyuşmazlık, prim borçlarına ilişkin olarak, zamanaşımı def'iyönünden hangi tarihte yürürlükte bulunan mevzuatın uygulanacağı noktasındatoplanmaktadır… Hemen belirtelim ki, zamanaşımının başlangıcının ve buna bağlıolarak, somut uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünün saptanmasında,muacceliyet anının belirlenmesi önem taşımaktadır. Muacceliyet, bir borçilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak,edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler. Bir başka deyişle, söz konusuanda borç, ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklı yine o anda edimi kabul etmekleyükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak ediminifası için öngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir. Borcun ifası içinöngörülen vade; kanundan, işin özelliklerinden ya da dürüstlük kuralından çıkarılamıyorsa,bu durumda, BK m. 74 hükmü gereğince, borcun ‘hemen ifa ve derhal icrası talep edilebilir‘ hükmü uygulamabulacaktır. 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi, prim borcunun en geç ertesi ayınsonuna kadar Kuruma ödeneceğini hükme bağlanmıştır. 506 sayılı Kanun’un 80.maddesinde, ile prim borcunun vadesinin belirlenmiş olması karşısında, kurumalacağının anılan tarihte muacceliyet kesbedeceği belirgindir. Bu aşamada,Kurumun prim alacaklarına ilişkin zamanaşımı hükümlerindeki değişikliklerin veyürürlük tarihlerinin açıklığa kavuşturulmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Bilindiğiüzere, (506/80 hükmünün)… (1993 yılında) 3917 sayılı Kanun’ladeğiştirilmesinden önceki dönemde yerleşik uygulama uyarınca, prim alacağı vegecikme zamları yönünden, anılan Kanun’da zamanaşımı süresine ve başlangıcınailişkin özel bir düzenleme bulunmadığından Kurum alacağının zamanaşımı yönündengenel hükümlere tabi olduğu, buna göre, zamanaşımı süresinin 818 sayılı BorçlarKanunu (BK)’nun 125. maddesi uyarınca on yıl olduğu ve zamanaşımının başlangıçtarihi BK’nun 128. maddesi hükmüne göre, alacağın muaccel olduğu tarih olarakkabul edilmekteydi.
Belirtilmelidirki, prim zamanaşımı, Borçlar Kanunu'nun 128. maddesine göre, alacağın muaccelolduğu tarihte başlar. 506 sayılı Kanun'un 80. maddesine göre, her aya ait primborcunun ertesi ayın sonuna kadar ödenmesi gerektiğinden, zamanaşımınınbaşlangıcı; her prim ayı bakımından o aya ilişkin ödeme süresinin sona erdiğitarih olup, ay be ay ödenmesi gereken prim borcu ertesi ayın sonunda muaccelhale gelmektedir. Bu dönemde zamanaşımının kesilmesi ve durdurulması, bu konudabir özellik göstermez. Borçlar Kanunu'nun 132. ve ardından gelen maddeleriburada da aynen geçerlidir[13].
506sayılı Kanun’un 80. Maddesinde… (3917 sk) ile yapılan değişiklik ile anılanmadde; ‘…Kurumun, süresi içinde ödenmeyenprim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı AmmeAlacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Kurum, sözkonusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıve mercilere verilen yetkileri kullanır…‘ şeklinde düzenlenmiştir.
3917sayılı Kanun’un yürürlük tarihine kadar olan dönemde, SSK prim alacakları İcraİflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmek iken, anılan kanun’la yapılandüzenleme ile … 8.12.1993 tarihinden itibaren, Kurumun süresi içinde ödenmeyenprim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının TahsilUsulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştır… (bu düzenlemedensonra) Kurumun prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı yönünden 6183 sayılı kanun’dadüzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaya başlanmış ve süreninbaşlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarakbelirlenmiştir.
Açıklanandüzenleme 30.9.2003 tarihinde yürürlüğe giren (4958/38 hükmü ile)… yenidendeğiştirilerek; prim alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesihariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede (2004yılında)… 5198 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile …yeniden bir düzenlemeyapılarak; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin beşinci fıkrası; ‘…Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim vediğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil UsulüHakkında Kanunun 51 ve 102 nci maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır.Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum vekuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır...‘ şeklindedüzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca, 5198 sayılı Kanun’un yürürlüğegirdiği 06.07.2004 tarihinden itibaren Kurum alacaklarının tahsilinde 6183sayılı Kanun’un zamanaşımı düzenleyen 102. maddesinin uygulanamayacağı hükmebağlanarak, 3917 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki genel hükümlereve dolayısıyla on yıllık zamanaşımı dönemine geri dönülmüştür.
Yukarıdaaçıklanan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde… zamanaşımı süresi bakımından, 08.12.1993 günüöncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönündenKurumun alacak hakkı, Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde öngörülen (10) yıllıkzamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanun'un128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımınınkesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindekidüzenlemeler de uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemineait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanun'un “Tahsilzamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanmakta, anılanmadde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağınvadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak kabul edilmelidir.
Konuson olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalarve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88 ve 93. maddesi ile düzenlenmiştir[14]… Görüldüğüüzere 5510 sayılı Kanun'un 93. maddesi ile zamanaşımı süresi ile ilgili olaraközel bir düzenleme getirilmiş, Kurumun prim ve diğer alacaklarının on yıllıkzamanaşımı süresine tabi olduğu, sürenin başlangıcının ödeme süresinin dolduğutarihi takip eden takvim yılı başı olduğu belirtilmiştir. 5510 sayılı Kanun’un93. maddesi muacceliyet tarihinin belirlenmesinde, dolayısıyla zamanaşımısüresinin başlangıcının tesbitinde, Borçlar Kanunu'nun uygulanmasına sonvermiştir. Maddenin yürürlüğe girdiği01.10.2008 tarihinden sonraki primler için zamanaşımı başlangıcı ödeme döneminitakip eden yılbaşından itibaren başlayacaktır.
Genelolan bu tanımlama dışında istisnai olarak 93. maddenin ikinci fıkrasının ikincicümlesinde önceki düzenlemelerden farklı olarak zamanaşımının başlangıç tarihi,özel durumlardan doğan prim ve diğer alacaklar yönünden ayrıca ve ayrıntılıolarak düzenlenmiştir. Buna göre; Kurumun prim ve diğer alacakları, mahkemekararı sonucunda doğmuş ise, mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumundenetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise,rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatıgereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise, busoruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihtenveya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuşkurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgeninKuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı süresinin başlatılmasıgerekecektir.
Buaşamada uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Kanun'un 93/2. maddesinde yer alanve zamanaşımı başlangıcına ilişkin özel düzenlemelerin; 5510 sayılı Kanun'unyürürlük tarihinden öncesine ilişkin prim borçları yönünden esas alınıpalınamayacağı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Yukarıdada açıklandığı üzere, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önceki yasalmevzuatımızda, 506 sayılı Kanun'un 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanun'da primve diğer alacakların doğmasındaki farklı durumlara göre zamanaşımı başlangıcıyönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanun'un 93.maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanun'da öngörülmeyen yeni birdüzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlardazamanaşımının hangi tarihten başlayacağı belirlenmiş bulunmakla, genel olarakkanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı ve zamanaşımınailişkin olarak 5510 sayılı Kanun'da 93. maddenin geriye yürüyeceğine olanakveren bir düzenlemenin bulunmaması/bulunmadığı gözetildiğinde, zamanaşımı hükmüiçeren anılan maddenin geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir.
Sonuçolarak belirtilmelidir ki, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğeralacaklarının tahsil zamanaşımı, diğer bir ifade ile zamanaşımının süresi vebaşlangıç tarihi; alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu)tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir[15]. Açıklananilkeler, hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerineilişkin Kurumun prim alacaklarının tabi olduğu zamanaşımı süresininbelirlenmesinde de aynen geçerlidir.
Bunagöre, hizmet tespiti davası sonucunda Kurumca tahakkuk ettirilen primborçlarının; tespitine karar verilen hizmetin geçtiği tarihte doğmuş olması,mahkeme kararının prim borcunun doğumuna değil varlığının tespitine yönelikolması, prim borcunun tespit kararına konu devrelere tahakkuk ettirilmesi vegecikme zammının tespitine karar verilen tarihler itibariyle başlatılması ile5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesinde yer alan zamanaşımı başlangıcının hizmettespiti davasının kesinleştiği tarih olduğuna ilişkin özel niteliklidüzenlemenin anılan Kanun’un yürürlük tarihinden öncesine uygulanmasının mümkünolmaması hususları da gözetildiğinde, hizmet tespiti davası ile tespitine kararverilen hizmet sürelerine ilişkin Kurumun prim alacaklarının zamanaşımınauğrayıp uğramadığı hususu, alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccelolduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenmelidir.
İşverentarafından bildirilmemiş sürelere ilişkin olarak açılan hizmet tespiti davasıneticesinde, hizmetlerin tespitine karar verildiğinde, tespiti yapılan hizmetsüresinin primlerini ödeme yükümlülüğü yönünden yukarıda belirtilen kronolojikdönemlere bağlı olarak işverenden bu primleri talep hakkının zamanaşımınauğrayıp uğramadığı tespit edilebilecektir (Odaman Serkan, Sigorta PrimAlacaklarında Zamanaşımı, MESS-Sicil Dergisi, Aralık 2010, sy:141 vd). Kaldıki, önceki mevzuata göre başlayan ve işleyen zamanaşımı süresi, hizmet tespitidavası ile kesilmediğine göre, bu davanın sonuçlanması ile, işverenin yenimevzuatla getirilen yeni bir zamanaşımı süresine yeniden tabi tutulması hak venesafet kurallarına da uygun olmayacaktır.
Somutuyuşmazlığın incelenmesinde, hizmet tespiti davası ile 20.11.1998-22.08.2004dönemi içinde bildirilmeyen 140 günün tespitine karar verildiği, anılan mahkemekararının 10.03.2008 tarihinde onanmak suretiyle kesinleştiği, Kurumca 140 güniçin tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının işverence ‘bir kısım borcunzamanaşımına uğradığı‘ ihtirazi kaydı ile ödendiği, işverenin itirazınınKurumca, 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi uyarınca mahkeme kararınınkesinleşmesinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin geçmediğigerekçesiyle, reddedildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdakiaçıklamaların ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, mahkemecetespitine karar verilen ve 01.10.2008 tarihinden önceki dönemlere ait hizmetsürelerine ilişkin prim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının,primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuathükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda, primborcunun bir kesiminin 06.07.2004 öncesinde, bir kısmının ise anılan tarihsonrasında muaccel olduğu görülmektedir. Bu nedenle mahkemece, Kurumun süresiiçerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının zamanaşımına uğrayıpuğramadığı belirlenirken, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihteyürürlükte bulunan kurallara göre belirlenmesi gerektiği ilkesi gözetilmeksuretiyle, öncelikle prim borcunun muaccel olduğu tarihler itibariyle ay be ayayrıştırılması ile prim ve gecikme zamlarının hangi aylara ait olduğumiktarlarıyla saptanmalı, yapılacak tespit uyarınca uygulanması gereken mevzuatbelirlenerek, varılacak sonuca göre her aya ait prim borcu için ayrı kararverilmesi gerekirken, zamanaşımı süresinin ‘borcun muaccel olduğu tarih‘yerine, hizmet tesbiti kararının kesinleştiği tarihten başlatılması suretiyleeksik ve yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddine karar verilmesi,usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Direnme kararının, açıklanan budeğişik gerekçeyle bozulması gerekir…“
12- Yargıtay 10. HukukDairesinin kısa süre önce verdiği bir kararda da, Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıdakikararına parelel bir anlayış hakimdir[16]. Bu olayda da dava, kurum işleminin iptali vemenfi tespit istemine ilişkindir. Yerel mahkeme, davanın reddine kararvermiştir. Hükmün, temyizi sonrasında yüksek özel daire kararı bozmuştur.Kararda, yukarıda yer verdiğmiz Hukuk Genel Kurulu kararındaki yaklaşımdanhareket edildiği görülmektedir. Daireye göre, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun anılanhükmünde de benimsendiği üzere, zamanaşımının başlangıcının ve buna bağlıolarak, somut uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünün saptanmasında,muacceliyet anının belirlenmesi önem taşımaktadır. Muacceliyet, bir borçilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak,edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler… 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi,prim borcunun en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödeneceğini hükmebağlanmıştır. 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinde, ile prim borcunun vadesininbelirlenmiş olması karşısında, kurum alacağının anılan tarihte muacceliyetkesbedeceği belirgindir. Bu aşamada, Kurumun prim alacaklarına ilişkinzamanaşımı hükümlerindeki değişikliklerin ve yürürlük tarihlerinin açıklığakavuşturulmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bilindiği üzere, 506 sayılı SosyalSigortalar Kanunu (SSK)’nun 'Primlerin ödenmesi‘ başlığını taşıyan 80. Maddesinin…3917sayılı Kanun’la değiştirilmesinden önceki dönemde yerleşik uygulama uyarınca; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden, anılanKanun’da zamanaşımı süresine ve başlangıcına ilişkin özel bir düzenlemebulunmadığından Kurum alacağının zamanaşımı yönünden genel hükümlere tabiolduğu, buna göre, zamanaşımı süresinin 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125.maddesi uyarınca on yıl olduğu ve zamanaşımının başlangıç tarihi BorçlarKanununun 128. maddesi hükmüne göre, alacağın muaccel olduğu tarih olarak kabuledilmekteydi… 3917 sayılı Kanun’un yürürlük tarihine kadar olan dönemde, SSKprim alacakları İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmek iken, anılanKanun’la yapılan düzenleme ile 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğinyürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden itibaren, Kurumun süresi içindeödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde; 6183 sayılı Amme AlacaklarınınTahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştır… Anılandüzenlemeler karşısında, 08.12.1993 tarihinden itibaren Kurumun primalacaklarının tahsilinde zamanaşımı yönünden 6183 sayılı Kanun’da düzenlenenbeş yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaya başlanmış ve sürenin başlangıcı,alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarakbelirlenmiştir. Açıklanan düzenleme bu kez 30.09.2003 tarihinde yürürlüğe giren4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 38. maddesiyle yenidendeğiştirilerek; prim alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesihariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 24.06.2004 tarih ve 5198 sayılı Kanun’un11. maddesi ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak; 506 sayılı Kanun’un80. maddesinin beşinci fıkrası… düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca, 5198sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 06.07.2004 tarihinden itibaren Kurumalacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un zamanaşımı düzenleyen 102.maddesinin uygulanamayacağı hükme bağlanarak, 3917 sayılı Kanun’la yapılandeğişiklikten önceki; genel hükümlere ve dolayısıyla on yıllık zamanaşımıdönemine geri dönülmüştür…
5510sayılı Kanun'un 93. maddesi ile zamanaşımı süresi ile ilgili olarak özel birdüzenleme getirilmiş, Kurumun prim ve diğer alacaklarının on yıllık zamanaşımısüresine tabi olduğu, sürenin başlangıcının ödeme süresinin dolduğu tarihitakip eden takvim yılı başı olduğu belirtilmiştir. 5510 sayılı Kanun’un 93.maddesi muacceliyet tarihinin belirlenmesinde, dolayısıyla zamanaşımı süresininbaşlangıcının tesbitinde, Borçlar Kanunu'nun uygulanmasına son vermiştir…
Genelolan bu tanımlama dışında istisnai olarak 93. maddenin ikinci fıkrasının ikincicümlesinde önceki düzenlemelerden farklı olarak zamanaşımının başlangıç tarihi,özel durumlardan doğan prim ve diğer alacaklar yönünden ayrıca ve ayrıntılıolarak düzenlenmiştir… Bu aşamada uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Kanun'un93/2. maddesinde yer alan ve zamanaşımı başlangıcına ilişkin özeldüzenlemelerin; 5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden öncesine ilişkin primborçları yönünden esas alınıp alınamayacağı hususunun açıklığa kavuşturulmasıgerekmektedir.
Yukarıdada açıklandığı üzere, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önceki yasalmevzuatımızda, 506 sayılı Kanun'un 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanun'da primve diğer alacakların doğmasındaki farklı durumlara göre zamanaşımı başlangıcıyönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanun'un 93.maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanun'da öngörülmeyen yeni birdüzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlardazamanaşımının hangi tarihten başlayacağı belirlenmiş bulunmakla, genel olarakkanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı ve zamanaşımınailişkin olarak 5510 sayılı Kanun'da 93. maddenin geriye yürüyeceğine olanakveren bir düzenlemenin bulunmaması/bulunmadığı gözetildiğinde, zamanaşımı hükmüiçeren anılan maddenin geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir. Sonuçolarak belirtilmelidir ki, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğeralacaklarının tahsil zamanaşımı, diğer bir ifade ile zamanaşımının süresi vebaşlangıç tarihi; alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu)tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir…
Açıklananilkeler, hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerineilişkin Kurumun prim alacaklarının tabi olduğu zamanaşımı süresininbelirlenmesinde de aynen geçerlidir. Buna göre, hizmet tespiti davası sonucundaKurumca tahakkuk ettirilen prim borçlarının; tespitine karar verilen hizmetingeçtiği tarihte doğmuş olması, mahkeme kararının prim borcunun doğumuna değilvarlığının tespitine yönelik olması, prim borcunun tespit kararına konudevrelere tahakkuk ettirilmesi ve gecikme zammının tespitine karar verilentarihler itibariyle başlatılması ile 5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesinde yeralan zamanaşımı başlangıcının hizmet tespiti davasının kesinleştiği tariholduğuna ilişkin özel nitelikli düzenlemenin anılan Kanun’un yürürlüktarihinden öncesine uygulanmasının mümkün olmaması hususları da gözetildiğinde,hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerine ilişkinKurumun prim alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususu, alacağındoğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunankurallara göre belirlenmelidir… Kaldı ki, önceki mevzuata göre başlayan veişleyen zamanaşımı süresi, hizmet tespiti davası ile kesilmediğine göre, budavanın sonuçlanması ile, işverenin yeni mevzuatla getirilen yeni birzamanaşımı süresine yeniden tabi tutulması hak ve nesafet kurallarına da uygunolmayacaktır.
Somutuyuşmazlığın incelenmesinde, hizmet tespiti davası ile 01.09.1998 – 05.06.2001dönemi içinde bildirilmeyen çalışmaların tespitine karar verildiği, anılanmahkeme kararının 31.03.2011 tarihinde onanmak suretiyle kesinleştiği, Kurumcaanılan döneme ilişkin tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının işverence“zamanaşımına uğradığı” iddiasıyla yasal prosedüre uygun ve yasal sürede eldekidavanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamaların ışığında uyuşmazlıkdeğerlendirildiğinde, mahkemece tespitine karar verilen ve 01.10.2008tarihinden önceki dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin prim alacaklarıyönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muacceloldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamındadeğerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda, prim borcunun 06.07.2004 öncesindemuaccel olduğu görülmekte olup, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerçerçevesinde, Kurum alacağının zamanaşımına uğradığı belirgindir. Mahkemenin bumaddi ve hukuki olguları gözardı ederek eksik inceleme ve yanılgılıdeğerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırıolup bozma nedenidir…“
13- Yukarıda yer verdiğimizbaşta Hukuk Genel Kurulu olmak üzere gerek 21. Hukuk Dairesi çounluğu, gerek10.Hukuk Dairesi, ortak bir noktaya ulaşmış görünmektedir. Bu noktayagöre, tespite konu olan hizmet sürelerine ilişkin prim alacakları yönündenzamanaşımı süresi ve başlangıcı, primlerin ait oldukları (muaccel oldukları)dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmelidir.
Bununla birlikte konuya ilişkin olarak21.Hukuk Dairesi karşı oyunda, sorunun 5510 sayılı yasaya göre çözümlenmesigerektiği savunulmaktadır. Söz konusu maddede primve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılıbaşından başlayarak 10 yıllık zaman aşımına tabidir şeklinde düzenlemeyapılmıştır. Dolayısıyla muhalifet görüşüne göre yasanın yürürlüğe girdiği 1.10.2008tarihinden sonraki primler için zaman aşımı borçlar kanunundaki düzenlemedenayrı olarak, muacceliyet tarihi olmayıp ödeme dönemini takip eden yılbaşındanitibaren başlamalıdır. Hatta yasada düzenlenen istisnalar dikkate alındığında, kurumunprim ve diğer alacakları mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise zaman aşımı süresimahkeme kararının kesinleştirme tarihinden itibaren 10 yıl olarak uygulanacaktır.
Bize göre karşı oyda dile getirilenyaklaşım, yukarıda da dile getirildiği üzere, hukuk güvenliğine uygundüşmeyebilir. Zira, böyle bir uygulamanın kabulü, bu tür bir alacakla ilgiliolarak, alacağın ilgili olduğu dönemdeki hukuk normlarına göre pozisyonalanları olumsuz etkileyebilir. Diğer bir deyişle böyle bir yaklaşım, bireylerinhukuki durumlarında kazandıkları haklarını ellerinden alabilir. Kaldı ki sonraçıkan bir yasanın geçmişte elde edilen hakları ortadan kaldırması alışılagelenbir durum da değildir. Dahası, Sosyal Güvenlik Kurumunun, ilgili mevzuatınçıkarımasındaki yönlendirici gücü de dikkate alındığında, bu yolun açılması,kurumu geçmişte gereken şekilde takip etmeyip zamanaşımına uğrmasına nedenolduğu alacaklarla ilgili yeni takiplerin önünü açacaktır.
Bununla birlikte, karşı oyda dilegetirilen 5510 sayılı yasanın getirdiği istisnai nitelikteki zamanaşımıhükümlerinin önemi de yatsınamaz. Gerçekten de 5510 sayılı yasa, daha öncedüzenlenmemiş bir konuyu, yasal açıklığa kavuşturmuştur. Buna göre, kurumunprim ve diğer alacakları mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise zaman aşımı süresimahkeme kararının kesinleştirme tarihinden itibaren 10 yıl olarakuygulanacaktır. Ancak bu hükmün yasanın yürülüğü ile anlam kazanmış olduğudikkate alındığında, geçmişe yürtülmemesi gerekir. Aksine düşünceden hareketleve bunun kurum lehine olacağını düşünmek, kurumun konuya ilişlin ihmallerininsonucuna katlanmaması ve zamanaşımının yasalarla sürekli güncellenmesi gibi birsonucu doğuracaktır. Bunun da hukuki istikrarı sarsacağı açıktır. AnayasaMahkemesinin inceleme konusu karada yer verilen içtihadı da bu anlayışıdestekler niteliktedir.
*****
[1] Kararda atıf yapılan içtihatlarşunlardır: Yarg.HGK. 20.09.2006,21-546/565, 20.12.2006, 21-806/814.
[2] Kararda atıf yapılan kararlarşunlardır; Yarg.21.HD.13.10.2010,2009-15819/2010-12439, 19.01.2012, 2011-14384/2012-522, 14.01.2013, 2011-6593/ 2013-85, Yarg.10HD. 25.06.2012, 13964/12303.
[3] Karara ekli karşıoy, 21.Hukuk Dairesiüyeleri İbrahim Kır ve Ahmet Yener tarafından yazılmıştır.
[4] Anılan maddenin başlığı, “Gecikme Zammı, Nispet ve Hesabı”dır.
[5] Hükmün başlığı, “Tahsil zamanaşımı” dır. Hükme göre,“Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılıbaşından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Paracezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur.Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.”
[6] Prim alacaklarına uygulanacakzamanaşımı konusundaki yasal gelişmeler ve bu yasaların getirdiği düzenlemelerile ilgili olarak bkz. Mesut Balcı/ Halil Yılmaz, Sosyal Sigorta PrimAlacaklarının Takip ve Tahsili, Ankara 2014, 260 vd.
[7] Bu konuda bkz. Ali Güzel/ Ali RızaOkur/ Nurşen Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2012, 382. Ali NazımSözer, İşçi, Bağımszı Çalışan ve Kamu Görevlileri Bakımından Türk SosyalSigortalar Hukuku, İstanbul 2013, 133.
[8] Yarg.21.HD. 24.5.2013, 2010-12620/2012- 9002
[9] Karşı oy, 21.Hukuk Dairesi Başkanı MesutBalcı ve 21.Hukuk Dairesi üyesi Halil Yılmaz tarafından yazılmıştır.
[10] Kararda yer verilen kaynak, Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1977, 641
[11] Kararda işaret edilen AnayasaMahkemesi Kararları, 30.11.2007, 2006-61,2007-91, (RG.23.02.2008/26796) ve 17.01.2008, 2007-21/2008-40.
[12] Yarg.HGK. 6.12.2013, 10-433/1649
[13] Kararda atıf yapılan kaynak, MustafaÇenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1977, 641
[14] 5510 sayılı Kanun’un ‘Primlerinödenmesi‘ başlığını taşıyan 88. maddesinin on altıncı fıkrasında, Kurumunsüresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılıKanun'un 51., 102. ve 106. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağıbildirildikten sonra, yine 5510 sayılı Kanun’un 17.04.2008 gün ve 5754 sayılıKanun’un 56 maddesi ile değişik ‘Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarındazamanaşımı‘ başlıklı 93. maddesinin ikinci fıkrası, ‘…Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takipeden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir. Kurumunprim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararınınkesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılantespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetimelemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim veincelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarınınKuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamuidareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi vebelgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihtenitibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır…‘ şeklinde düzenlenmiştir.
[15] Kararda atıf yapılan içtihatlar Yarg.HGK.20.09.2006,21-546/565, 20.12.2006, 21-806/814.
[16] Yarg.10.HD. 17.3.2014, 4643/ 5946. Dairenin önceki uygulaması ve konuya ilişkindeğerlendirmeler için bkz. Halil Özdemir, Sosyal Güvenlik Kurumunun 6183 SayılıYasaya Göre Ödeme Emri ve İptali Davaları, Sicil, 2014/31.