İş Kazalarında Yapı Denetim Kuruluşlarının Sorumluluğu
Yapı denetim kuruluşları, 2001 yılından beri hukuk sistemimizde yer alan ve yapı sahibi ile yapılan sözleşmesi hükümlerine göre hizmet veren süjelerdir. Faaliyet alanlarında yaşanan kazalar sebebiyle, haklarında açılan davalarda iş kazalarından sorumlu olup olmayacakları sık sık tartışma konusu olan bu kuruluşlara ne şekilde yaklaşılması gerektiği, uzun yıllardır yargıyı da meşgul etmektedir. Kısa süre önce Yargıtayın önüne gelen olaylardan birinde de yine aynı sorun tartışılmış ve yapı denetim kuruluşlarının sorumluklarının sınırı konusunda değerlendirmeler yapılmıştır. Kararda yer verilen ifadeler özetle şu şekildedir (Yarg.21.HD. 11.11.2013, 15519/ 20232):
“…Dava, 05.12.2008 tarihindeki iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahibi olan eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş için 24.444,15TL maddi, 7.000,00TL manevi, davacı çocuklar için ayrı ayrı 5.000,00'er TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; 05.12.2008 tarihinde meydana gelen zararlandırıcı olayın iş kazası olduğu, iş kazasının davacılar murisi sigortalı… ‘nıngece bekçisi olduğu inşaatın 9. katında bulunan betonu sulanması işi(ni) yaptığı sırada aydınlatma boşluğundan düşmek suretiyle gerçekleştiği, yargılama sırasında anılan iş kazasına dair üç kez kusur raporu alındığı, bu raporlardan 02.09.2010 ve 13.01.2011 tarihli olanlarda benzer değerlendirmeler ile davalı … Yapı Denetim Ltd. Şti'ne kusur atfedilmediği, buna karşılık hükme esas alınan 28.03.2011 tarihli kusur raporunda özetle davalı yapı denetim şirketinin diğer davalı müteahhit firmayı uyarmadığından ötürü %5 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
07.05.2013 tarihli Mahkeme kararında sair yönlerden bir yanlışlık bulunmamakla birlikte davalı …Yapı Denetim Ltd. Şti'nin sorumluluğu noktasında hatalı değerlendirme ile neticeye varıldığı görülmüştür. Bu noktada dosyada öncelikle halledilmesi gereken mesele yapı denetim firmalarının iş kazalarından sorumluluğunun hukuki sınırlarını belirlemektir.
Yapı denetim kuruluşunun en önemli borcu gerek yapı sahibi ile yaptığı sözleşme gerekse mevzuat gereği yapıyı denetlemektir. Kuruluşun borcu ne bir inşaat yapmak, ne inşaatta değişiklik yapmak, ne de ilave yapmak, onarmak ve yıkım gerçekleştirmektir. Kuruluşun borcu yapının, imar planlarına, projeye, fen, sanat ve sağlık kurallarına, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun yapılmasını sağlamaktır. İş güvenliği ile ilgili borç, yapının yapı kullanma izninin alınması ile sona erer.
Yapı denetim kuruluşları, yapının inşa edileceği arsanın zemin ve temel tutanaklarıyla uygulama projelerini ilgili yasalara göre incelemek, uygulama proje ve hesaplarını denetleyerek ilgili yönetimlere (belediye) ‘uygunluk’ görüşü bildirmekle görevlidirler. Buna ek olarak, yapının yapı iznine ve eklerine uygun olarak yapılmasını, yapımda kullanılan yapı gereçlerini ve bunların projelere, teknik şartname ve standartlara uygunluğunu denetlemek de bu kuruluşların görevlerindendir. 4708 sayılı Kanun, yapı denetim kuruluşlarını yapının izin belgesine, eklerine uygun bir biçimde bitirilmiş olduğuna ilişkin bir tutanağı ilgili yönetime sunmak görevini yüklemiştir (m. 2). Bunun dışında yapı denetim kuruluşunun ayrıca, ilgili idareye bazı bildirimlerde bulunma görevi bulunmaktadır. Projelerin uygunluğu (m. 2/3-a), yapıya ilişkin bilgileri bildirme (2/3-dc), malzeme ve imalatla ilgili deneyleri yaptırma (2/3-d), yapım işinin ruhsat ve eklerine aykırı yürütülmesi halinde bunu bildirme (m. 2/3-g) gibi.
Yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi arasındaki çerçeve sözleşme içeriği ve 4708 sayılı kanun ve yönetmelik hükümleri incelendiğinde, bu kuruluşların asıl uğraş ve sorumluluk konusunun büyük ölçüde kanunun amacını açıklayan 2. maddesinde de ifade edildiği üzere yapının, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun olarak yapılmasını denetlemek olduğu, iş güvenliği ve sağlığı yönünden verilen görevin ikincil planda kaldığı, bunun da işvereni uyarmaktan öte gitmediği görülecektir. Görüldüğü gibi yapı denetim kuruluşlarının inşaatı yapmak, onarmak, yıkmak, değiştirmek, yapımından vazgeçmek gibi bir yetkileri yoktur. Görevi denetlemek, yapılanları tespit etmek, hatalı bulursa uyarmak ve bütün bunları tutanağa bağlamaktır.
Konu iş sağlığı ve güvenliği olduğunda yazılı uyarının önemi artmaktadır. Zira yapı denetim hizmeti sunan kuruluş, genelde işyerine başka bir ifadeyle inşaat sahasına fiilen müdahale etmemekte, iş sağlığı ve güvenliği önleminin alınması ve sağlanması için işverenin dikkatini çekmekte, bu konuda bir davranışta bulunmasını ya da bulunmamasını söylemekte, tespit ve rapor düzenlemektedir. Ancak, yapı denetim hizmetinin niteliği itibariyle kamusal bir görev olduğu gözetildiğinde bazı hallerde tutulan tutanağın yetkili kanun kuruluşlarına da bildirilmesi gerektiği göz ardı edilmemelidir.
İster 6331 sayılı kanun uyarınca isterse 5510 sayılı kanun anlamında, iş kazası sayılan zarar verici olaylar, yapı denetim kuruluşunun her zaman hukuki sorumluluğunu doğurmaz. Öncelikle yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu yapının yapım süresi ile sınırlıdır. Bu süre yapı sahibinin, yapı ruhsatını aldığı tarih ile yapı kullanma iznini aldığı tarih arasındaki dönemdir. Bu dönemin dışında meydana gelen iş kazalarından dolayı yapı denetim kuruluşunun uyarma görevinden söz edilemez. Şayet iskân alındıktan sonra denetim kuruluşunun görevini tam yerine getirmediği için zararlandırıcı sonuç doğmuş ve üçüncü kişiler zarara uğramış ise, bu hususun genel hükümlere dayalı açılacak davada tartışılacağı muhakkaktır.
Yapı denetim kuruluşunun uyarı yükümlülüğü, yapıdaki her faaliyeti kapsamaz. Yükümlülükten söz edebilmek için öncelikle ortada bir inşaat faaliyetinin olması ve bu inşaat faaliyeti sırasındaki yapısal eksikliklerden kaynaklanan bir zarar bulunması gerekir. Örneğin bir kolon veya taşıyıcı kirişte elverişli olmayan malzeme kullanılması nedeniyle, kolon veya taşıyıcı kirişin üzerine binen yükün ağırlığını taşıyamayıp çökecek olması, yapım süreci ile ilgili bir uyarının yapılmasını gerektirebilir. Keza inşaatta elektrik kablolarının kaçak yapması, açıktan geçirilmesi, kapatma düğmelerinin arızalı olması, her zaman için çalışan bir işçinin açıkta bulunan bu kablolara basması sonucu ölüm ve yaralanması ile sonuçlanabileceğinden, bir inşaat faaliyeti içinde gerçekleşen, yapısal eksikliklere ilişkin olan ve uyarı görevine giren bir faaliyettir. Verilen örneklerden de anlaşıldığı üzere yapı denetim şirketlerinin iş kazalarının önlenmesi hususundaki uyarı görevi inşaası devam eden binanın yapısal eksikliklerine ilişkin olduğu hususu göz ardı edilmemelidir. Bunun aksinin kabulü yani inşaat alanında meydana gelen her iş kazasında yapı denetim şirketlerinin uyarı görevini yapıp yapmadığı hususu bu şirketlerin amaç ve görevlerini düzenleyen 4708 sayılı yasaya kapsamına uygun düşmez. Yapı Denetim şirketlerinin sorumlu tutulamayacağı iş kazalarına dair en belirgin örmekler olarak; işçinin yaralanmasına yol açan kaza, inşaat alanında bulunan bir iş makinesinin bakımı esnasında diğer işçinin çekici düşürmesi ile meydana gelmişse, yine aynı şekilde inşaat işyerine gelip giden araçlarla ilgili bir faaliyet sırasında veya müteahhit kuruluşunun servis araçları ile çalışanlarını taşıması sırasında iş kazası meydana gelmişse verilen tüm bu örneklerdeki işler açık bir şekilde inşaat işi olmadığından dolayı yapı denetim şirketlerinin sorumluluğuna gidilemeyecektir. Fakat iş kazasının yalnızca inşaat işi sırasında meydana gelmiş olması da tek başına yeterli değildir, yukarıda da örneklerinin verildiği gibi yapı denetim şirketlerinin sorumluluğunu doğuran uyarı vazifesi ihmali inşaatın yapısal işlerine dair eksiklikleri belirtmemesi işvereni bu hususta uyarmamasından kaynaklanmalıdır. Örneğin aynı inşaat alanı içerisinde harç karıştıran iki işçinin faaliyeti inşaat işi olmakla birlikte, bu harç karıştırma işi sırasında bir işçinin diğer işçiyi harcı karıştırdığı kürekle hataen yaralaması olayında yapısal bir işten bahsetmek ve yapı denetim şirketini yapısal bir eksikliği belirtmediğinden ötürü sorumlu tutmak mümkün değildir.Tüm bu açıklamalar kapsamında ortaya çıkan sonuç, yapı denetim kuruluşunun inşaat işyerindeki her faaliyet için bir uyarı görevi olmadığı, sorumluluğunu doğuracak uyarı görevi ihmalinin inşaat işlerine dair ve inşaatın yapısal eksikliklerinden kaynaklanan ihmaller olduğu hususu.
Öte yandan yapı denetin kuruluşunun uyarıda bulunmaması ile meydana gelen kaza arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir. Kazanın meydana gelmesine yol açan iş güvenliği önlemlerinin işverence alınmamasında, yapı denetim kuruluşunun uyarmamasının etkisinin bulunması gerekir. Dolayısıyla, yapı denetim kuruluşunun işvereni uyarmaması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamasına sebep olmalı ya da sebepleri tetiklemelidir. Bunu belirlemek her zaman kolay olmaz.
Yapı denetim kuruluşu uyarı görevini yapması durumunda bu uyarıya uyulmaması nedeniyle doğan zararlardan sorumlu tutulamaz. Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği'nin 5/4-ı bendi uyarınca, yapı denetim kuruluşu inşaat alanında işçi sağlığı ve iş güvenliği ile çevre sağlığı ve güvenliğinin korunması için gereken tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol eder. Müteahhit uyarıya uymazsa yapı denetim kuruluşu yazılı olarak uyarıda bulunulduğunu ama müteahhidin buna uymadığını Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirecektir. Yapı denetim kuruluşu uyarı görevini yerine getirdiğini tutanaklar ve müteahhide göndereceği ihtarnameler yoluyla ispat edebilir. İş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik uyarıları müteahhide bildirdiğini ispat ettiği takdirde sorumluluktan kurtulur. Kural olarak sözlü uyarılar bu konuda yeterli değildir. Bu hususu tanıklar yoluyla ispat edemez.
Yapı denetim kuruluşunun kanun ve yönetmelikle öngörülen uyarma, kontrol ve bildirme görevlerini yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi halinde, meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığından doğan hukuki sorumluluğunda bu durum kendisine kusur olarak yansıtılır. İşyeri veya işletme yönetimi ya da güvenlik açısından her zaman değişiklikler meydana gelebileceğinden, uyarı, özüitibariyle aktüel hale getirilmesi gereken kesintisiz bir yükümlülük olarak kabul edilmelidir.
Yapı denetim hizmetinin inşaat faaliyetinin devam ettiği tüm zaman süresinde kesintisiz verilen bir hizmet olmayıp, belli periyotlarla yapılan bir hizmet olduğu gözetilerek yapı denetim kurumunun iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili sorumluğunun belirlenmesi isabetli olacaktır.
Tüm bu açıklamalardan sonra, davacılar murisinin yüksekten düşerek vefatı olayında yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davalı Yapı Denetim Ltd. Şti.'nin kusur ve sorumluluğunun tartışılması, mahkemece gerektiğinde bu hususta taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde, davalı … Yapı Denetim Ltd.Şti vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”
İnceleme ve Değerlendirme
1- Dava konusu olayda ortaya çıkan bir iş kazası vardır ve kaza sonucu bir işçi ölmüştür. Dava, ölen işçinin desteğinden yoksun kalanların açtığı destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminatı konu almaktadır.
2- Ölüme neden olan olayda sigortalı işçi, gece bekçisi olduğu inşaatın 9. katında bulunan betonun sulanması işini yaptığı sırada, aydınlatma boşluğundan düşmesi suretiyle gerçekleşmiştir.
3- Olaya ilişkin yapılan yargılamada ilk derece mahkemesi üç kez bilirkişi incelesi yaptırmış, raporların ikisinin aksine son raporda yapı denetim şirketi (%5) kusurlu görülmüştür. Yerel mahkeme de bu raporu esas alarak karar vermiştir. Yapı denetim şirketinin bilirkişi tarafından kusurlu görülmesine neden olan davranışı, diğer davalı olan müteahhit firmayı uyarmamış olmasıdır.
4-Yapı denetim şirketinin sorumluluğu noktasında hatalı değerlendirme ile neticeye varıldığını belirten Yüksek mahkeme, temyiz incelemesi sırasında çözümü gerekenöncelikli konuyu da belirlemiştir. Daireye göre “…öncelikle halledilmesi gereken mesele yapı denetim firmalarının iş kazalarından sorumluluğunun hukuki sınırlarını belirlemektir”.
Yüksek mahkeme bu konunun incelenmesini gerektiğine dikkat çekerken, yapı denetim kuruluşlarının sorumluluğunu belirlenmesi ile ilgili olarak, örnekler vererek açıklamalar yapmaktadır.
Özel daireye göre yapı denetim kuruluşunun asıl görevi, 4708 sayılı yasa bağlamında yapıyı denetlemek, imar planlarına, projeye, fen, sanat ve sağlık kurallarına, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun yapılmasını sağlamaktır. Söz konusu kuruluşlar, yapının inşa edileceği arsanın zemin ve temel tutanaklarıyla uygulama projelerini ilgili yasalara göre incelemek, uygulama proje ve hesaplarını denetleyerek belediyelere uygunluk görüşü bildirmekle görevlidirler. Ayrıca, yapının yapı iznine ve eklerine uygun olarak yapılmasını, yapımda kullanılan yapı gereçlerini ve bunların projelere, teknik şartname ve standartlara uygunluğunu denetlemek de bu kuruluşların görevlerindendir.
Bu kapsamda daireye göre iş güvenliği ve sağlığı yönünden verilen görev, ikincil planda kalmaktadır ve bunun da işvereni uyarmaktan öteye gitmeyeceği kabul edilmektedir. Yine daireye göre yapı denetim kuruluşu, iş sağlığı ve güvenliği önleminin alınması ve sağlanması için işverenin dikkatini çekmekte, bu konuda bir davranışta bulunmasını ya da bulunmamasını söylemekte, tespit ve rapor düzenlemektedir.
5- Kararda yapı denetim kuruluşlarının, hizmet verdikleri işyerlerinde gerçekleşen iş kazaları karşısındaki sorumlulukları da ele alınmıştır. Her şeyden önce iş kazası sayılan zarar verici olaylar, yapı denetim kuruluşunun her zaman hukuki sorumluluğunu doğurmaz. Zira yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu yapının yapım süresi ile sınırlıdır ve bu süre de yapı sahibinin, yapı ruhsatını aldığı tarih ile yapı kullanma iznini aldığı tarih arasındaki dönemdir. Bu süre dışında, yapı denetim kuruluşunun uyarma görevi yoktur. Anılan süre içindeki ihmallerinin sonuçları sonradan anlaşıldığında ise denetim kuruluşu aleyhine sadece genel hükümlere dayalı dava açılabilecektir.
6- Yüksek mahkeme kararında yapı denetim kuruluşunun temel görevinin, inşaat faaliyeti sırasındaki yapısal eksikliklere ilişkin olduğuna dikkat çekilmektedir. Buna örnek olarak da, bir kolon veya taşıyıcı kirişte elverişli olmayan malzeme kullanılması nedeniyle, kolon veya taşıyıcı kirişin üzerine binen yükün ağırlığını taşıyamayıp çökecek olması; inşaatta elektrik kablolarının kaçak yapması, açıktan geçirilmesi, kapatma düğmelerinin arızalı olması gösterilmektedir. Dolayısıyla bu nitelikte olmayan eksiklikler yapı denetim kuruluşunun sorumluluk alanı içine girmemektedir. Bu anlamda olmak üzere, işçinin inşaat alanında bulunan bir iş makinesinin bakımı esnasında yaralanması, inşaat sahasına gelip giden araçların neden olduğu ya da müteahhit kuruluşunun servis araçlarının sebep olduğu kazalar, özel daireye göre denetim kuruluşunun sorumluluğuna neden olamayacaktır.
Yargıtay, inşaat faaliyeti sırasındaki yapısal eksikliklerle ilgili kazaların denetim kuruluşunun sorumluluğuna neden olabilmesi için kuruluşun gereken uyarıları yapmamış olmasını ve bu ihmalin iş kazasına neden olmasını aramaktadır. Diğer bir deyişle, denetin kuruluşunun uyarıda bulunmaması ile meydana gelen kaza arasında uygun nedensellik bağının bulunmasını gerekli görmektedir. O sebeple, aynı inşaat alanı içerisinde harç karıştıran iki işçiden birinin bu iş esnasında diğer işçiyi harcı karıştırdığı kürekle hataen yaralaması olayında, yapı denetim şirketinin sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.
Kısaca yüksek mahkeme, yapı denetim kuruluşunun işvereni uyarmaması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamasına sebep olduysa ya da onlara etki ettiyse, sorumlu tutulabileceğini ifade etmektedir. Aksi halde yani gereken İSG uyarıları yapılmış ve bunlar ispatlanmışsa, her hangi bir sorumluluk doğmayacaktır.
7- Yüksek mahkeme, yukarıda yer verilen kararında sonuç olarak, sürekli nitelik taşımayan, belli periyotlarlahizmet sunan yapı denetim kuruluşlarının işyerlerindeki İSG eksikliklerinden sorumlu tutulabileceğini ancak bunun belirli durumlarda ve belli koşullarla olabileceğini belirtmektedir. Karardaki ifadeyle, “Yapı denetim kuruluşunun kanun ve yönetmelikle öngörülen uyarma, kontrol ve bildirme görevlerini yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi halinde, meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığından doğan hukuki sorumluluğunda bu durum kendisine kusur olarak yansıtılabilecektir.”
8-Sonuç olarak yüksek mahkeme, yerel mahkemenin Yapı Denetim Ltd. Şti'nin sorumluluğu noktasında hatalı değerlendirme yaptığına işaret edip, bu kuruluşların da iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması alanında yasal yükümlülükleri olduğunu kabul etmektedir. Ancak söz konusu yükümlülüğün, inşaat faaliyeti sırasındaki yapısal eksikliklere ilişkin olduğunu, bu tür eksiklikler halinde kuruluşun uyarma, kontrol ve bildirme görevi bulunduğunu ve bu görevin gereği gibi yerine getirilmemesinin yapı denetim kuruluşunu kusurlu hale getireceğini belirmektedir. Yerel mahkemeye de, Yapı Denetim Ltd. Şti.'nin kusur ve sorumluluğunu tartışıp gerektiğinde bu hususta taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alarak sonuca gitmesi gerektiğini belirtmektedir.
9-Yüksek mahkemenin kararına konu olan yapı denetim kuruluşları, 29.6.2001 tarih ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Bu Kanunun amacı, can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak, yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Yasaya göre yapı denetim kuruluşu, Bayındırlık Bakanlığından aldığı izin belgesi ile münhasıran yapı denetimi görevini yapan, ortaklarının tamamı mimar ve mühendislerden oluşan tüzel kişiyi ifade eder.
Yasaya konu olan yapı denetim hizmeti, yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür (m.2). Yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasındaki ilişkide söz konusu kuruluşun görevleri, yasada belirlenmiştir. Bunların büyük çoğunluğu, inşaatın proje ve yapım aşamalarına ilişkindir ve dolaylı da olsa iş sağlığı güvenliğini de ilgilendirir. Söz konusu görevler, proje müelliflerince hazırlanan, yapının inşa edileceği arsa veya arazinin zemin ve temel raporları ile uygulama projelerini ilgili mevzuata göre incelemek; Yapım işlerinde kullanılan malzemeler ile imalatın proje, teknik şartname ve standartlara uygunluğunu kontrol etmek ve sonuçlarını belgelendirmek, malzemeler ve imalatla ilgili deneyleri yaptırmak; Yapılan tüm denetim hizmetlerine ilişkin belgelerin bir nüshasını ilgili idareye vermek, denetimleri sırasında yapıda kullanılan malzeme ve imalatın teknik şartname ve standartlara aykırı olduklarını belirledikleri takdirde, durumu bir rapor ile ilgili idareye ve il sanayi ve/veya ticaret müdürlüklerine bildirmek; Zemin, malzeme ve imalata ilişkin deneyleri, şartname ve standartlara uygun olarak laboratuvarlarda yaptırmak olarak sıralanmıştır.
Konuya ilişkin bir yargı kararlarında, denetim kuruluşunun görevlerinin sınırına dikkat çekilmiştir. Bunlardan birinde yerel mahkeme tarafından yapılan şu tespitler, yüksek mahkeme tarafından da kabul görmüştür; “…(A) Yapı Denetim, teknik uygulama sorumlusu olup inşaatın proje aşamasında yer almıştır. Şantiye aşamasında bu davalının herhangi bir görev ve sorumluluğu bulunmayıp alınması gerekli güvenlik tedbirleri konusunda da görev ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle meydana gelen kazada bu davalının herhangi bir kusur sorumluluğu bulunmadığına ilişkin bilirkişi raporuna itibar edilmiştir…”. Yerel mahkemenin bu kararı yüksek mahkeme tarafından bozulsa da, işaret ettiğimiz değerlendirmeleri bozma gerekçeleri dışında tutmuştur (Yarg.21.HD.11.3.2013, 2012–17099/ 2013–4325). Benzer bir başka kararda da, “yapı denetim şirketinin sorumluluğu, yapının mevzuata, proje ve eklerine uygun olarak sağlam yapımı ile sınırlı olup, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığının denetleme ödevi yoktur. Bu sorumluluk işverene aittir” ifadeleri, bozma gerekçeleri dışında bırakılıştır. (Yarg.21.HD. 5.12.2012, 21604/ 22168).Bir başka kararda ise uyarı görevini yerine getirmesi nedeniyle yapı denetim şirketinin kusurun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır(Yarg. 21.HD.8.3.2011, 2010–11147/2011–2010 (özel arşiv). Yapı denetim kuruluşlarının uyarı yükümlülüğü ve sonuçları ile ilgili olarak bkz. Halil Yılmaz, Yapı Denetim Kuruluşlarının İş Kazalarından Doğan Tazminat Sorumluluğu, Sicil Mart 2013, 183-185).
10- Yukarıda yer verilen düzenlemeye göre, yapı denetim kuruluşunun görevlerinden biri, doğrudan iş sağlığı ve güvenliğine ilişkindir. İlgili düzenlemeye göre, “İş yerinde, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda gerekli tedbirlerin alınması için yapı müteahhidini yazılı olarak uyarmak, uyarıya uyulmadığı takdirde durumu ilgili bölge çalışma müdürlüğüne bildirmek.” (m.2/II.f).Aynı yönde düzenleme, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde, yapı denetim kuruluşunun görev ve sorumlulukları arasında da sayılmıştır (m.5/4-ı). Buna göre, yapı denetim kuruluşu yapım safhasında inşaat alanında işçi sağlığı ve iş güvenliği ile çevre sağlığı ve güvenliğinin korunması için gereken tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol eder.
4708 sayılı yasa, yapı denetim kuruluşunun sorumluluğunu da ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Buna göre her şeyden önce bu kanunun uygulanmasında, yapı denetim kuruluşları imar mevzuatı uyarınca öngörülen fennî mesuliyeti ilgili idareye karşı üstlenir (m.3). İlgili kuruluşlar, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı müteahhidi ile birlikte yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, kusurları oranında sorumludurlar. Bu sorumluluğun süresi, yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıl olarak belirlenmiştir. Buna karşın, yapıda yapı kullanma izni alındıktan sonra, ilgili idareden izin alınmadan yapılacak esaslı tadilattan doğacak yapı hasarından, izinsiz tadilat yapan sorumludur. Ayrıca yapı denetim kuruluşu, yazılı ihtarına rağmen yapı sahibi tarafından önlemi alınmayan, parsel dışında meydana gelen ve yapıda hasar oluşturan yer kayması, çığ düşmesi, kaya düşmesi ve sel baskınından doğan hasarlardan da sorumlu değildir.
Yapı denetim kuruluşlarının yöneticileri, ortakları, denetçi mimar ve mühendisleri ile proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı müteahhidi, 4708 sayılı yasanın uygulanmasından dolayı ortaya çıkan yapı hasarından sorumludur.Yasal düzenlemedeki görev tanımları ve sorumluluklarından hareket edildiğinde, bahsi geçen kuruluşların denetim faaliyeti dışında başka ticarî faaliyette bulunabilmeleri mümkün değildir. Dahası bu kuruluşların, denetçi mimar ve mühendislerinin, denetim faaliyeti süresince başkaca meslekî ve inşaat işleri ile ilgili ticarî faaliyette bulunmaları da yasaklanmıştır. Dolayısıyla konumuz bağlamındaki sorumlulukları da bu bağlamda belirlenmelidir.
11-İşyerlerindeki inşaat müteahhitlerinin (ve inşaat işi yapan asıl işverenlerin) işlerini gördükleri sırada çalıştırdıkları işçilerine yönelik iş sağlığı ve güvenliği sorumlulukları, 6331 sayılı yasa kapsamında diğer işverenlerden farklı değildir. O sebeple söz konusu müteahhit (ve asıl işveren) işveren sıfatıyla, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu kapsamda, mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmakla yükümlüdür. Ayrıca işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izlemek, denetlemek ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlamak durumundadır. Yine kendi işi ve işyeri ile ilgili olarak risk değerlendirmesi yapmak ya da yaptırmak zorundadır.
İnşaat müteahhidinin (ve inşaat işi yapan asıl işverenlerin) 6311 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunundan kaynaklanan bu genel yükümlülükleri dışında, 4708 sayılı yasaya göre yapı denetim kuruluşlarından da hizmet alması gerekmektedir. Alınan hizmetin içeriğinde, iş yerinde iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda gerekli tedbirlerin alınması için yapı müteahhidinin yazılı olarak uyarılmasına da yer verilmiştir. Hatta uyarılara uygun davranılmaması halinde denetim kuruluşunun ilgili bölge çalışma müdürlüğüne bildirimde bulunma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Bu durum, söz konusu müteahhidin iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uygun davranmasından, belli oranda denetim kuruluşunun da sorumlu tutulabilmesi anlamına gelmektedir.
Taraflar işyerinde birlikte ve koordineli görev yapmaktadır. Konuya ilişkin uygulama yönetmeliğinin 9.maddesinde, taraflar arasındaki yakın ilişkiyi ortaya koyan düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre yapım işleri yürütülen şantiyede, mühendis veya mimar diplomasına sahip olmak üzere bir şantiye şefinin bulundurulması mecburidir. Yapı müteahhidi, inşaatta görevlendireceği şantiye şefi ile asgari hüküm ve şartları yönetmelikte belirlenmiş sözleşmeyi imzalar. Bu sözleşmenin bir sureti yapı denetim kuruluşuna verilir. Şantiye şefi, yapıyı ilgili mevzuat hükümlerine, ruhsata ve eki projelere, denetçi mimar ve mühendis ile kontrol ve yardımcı kontrol elemanlarının talimatlarına uygun olarak inşa ettirmek, yapı denetimi sırasında bizzat hazır bulunarak, denetimin uygun şartlar altında yapılmasını sağlamak, yapı denetleme defterini şantiyede muhafaza etmek, bu defterin ilgili bölümünü ve yapı denetim kuruluşunca düzenlenen diğer tutanak ile belgeleri imzalamakla yükümlüdür (m.9/3). Şantiye şefinin herhangi bir sebepten dolayı yapı ile ilişiğinin kesilmesi hâlinde, bu durum yapı müteahhidi tarafından, en geç üç iş günü içinde yapı denetim kuruluşuna bildirilir. Bunun üzerine yapı denetim kuruluşu ve yapı müteahhidi tarafından seviye tespit tutanağı düzenlenerek ilgili idareye ibraz edilir. Yeni bir şantiye şefi görevlendirilinceye kadar, yapı müteahhidi tarafından inşai faaliyet durdurulur. Yapı müteahhidi veya onu temsilen görevlendirilen şantiye şefi, inşaatta herhangi bir imalata başlamadan en az bir gün önce, yapılacak imalatı yapı denetim kuruluşuna haber vermek zorundadır. Aksi takdirde, işin denetimsiz ilerlemesinden doğabilecek her türlü sorumluluk yapı müteahhidine ve onu temsilen görevlendirilen şantiye şefine aittir.
Taraflar koordineli çalışsa da, bunlardan yapı denetim kurumunun sorumluluğu, yapı müteahhidine yöneliktir ve yapıdan kaynaklananlarla sınırlıdır. Dolayısıyla yapı müteahhidinin (ve inşaat işi yapan asıl işverenlerin) iş sağlığı ve güvenliği yükümlülükleri doğrudan kendi şahıslarında doğar ve başkasına devredilebilecek nitelik taşımaz. 4708 sayılı yasanın 2.maddesinde yer alan, “Yapı sahibi, yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil tayin edemez.” hükmündeki yaklaşımda aynı anlayışın sonucu olsa gerekir. Zaten 6331 sayılı yasada da bu yol kapatılmış, işyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınmasının, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı açıkça düzenlenmiştir (m.4/2).
Bu koşullar altında iş sahası içinde inşaat yaptıran işverenin, bu inşaatın müteahhitlerinin sebep olacağı iş sağlığı güvenliği risklerini öngörmesi beklenemez. Fakat, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, kendisinden yapı müteahhidi ile koordineli çalışmasını istemektedir. 6331 sayılı yasaya göre, aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda işverenler, iş hijyeni ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanmasında iş birliği yapar, yapılan işin yapısı göz önüne alınarak mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunma çalışmalarını koordinasyon içinde yapar, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini bu riskler konusunda bilgilendirir (m.23). Dolayısıyla, yapı sahibi işveren, söz konusu koordinasyonun kurulmaması ve bundan kaynaklanan bir zararda kusurlu sayılabilir.
12-Yapı denetim kurumunun iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, yapı müteahhidine yönelik olsa da, söz konusu görevlerin gereken şekilde yerine getirilmemesi halinde bundan yapı sahibi işverenin işçilerinin zarar görebilmesi mümkündür. (Örneğin yapı denetim kuruluşunun uygun gördüğü taşıyıcı sistemin çökmesi ve işçilerin zarar görmesi… vb.).
Bu halde yapı sahibi işveren ile yapı denetim kurumu arasında doğrudan bir hukuki ilişki olmasa da, Borçlar Kanununun genel hükümlerine dayalı olarak ve kusurlu eylemi ile işveren nezdinde gerçekleşen zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunması halinde kendisine müracaat edilebileceği açıktır. Böyle bir durumda denetim kurumunun zarar veren eyleme katkısı, kendisine yasa ile yüklenen yükümlülükleri çerçevesinde belirlenmelidir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibi işverenin işyerinde iş gören bir alt işveren olmadığı gibi onun müteahhidi durumunda da değildir. Yasanın da belirttiği gibi sadece yapı müteahhidinin denetimini yapmakla yükümlüdür. Onun doğrudan yapı maliki işverene yönelik bir uyarı yükümlülüğü olmadığı, doğabilecek riskler konusunda, yapı malikini uyarması beklenen kişinin yapı müteahhidi olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
13-Asıl-alt işveren ilişkisi bağlamında yapı denetim kuruluşunun sorumluluğunu konu alan bir uyuşmazlıkta yüksek mahkeme, denetim kuruluşunun oluşan iş kazasında kusurlu görülemeyeceğine karar vermiştir(Yarg.21.HD. 11.3.2013, 2012/18732- 2013/4319). Ancak karara ekli karşı oy yazasında, denetim kuruluşunun kusurlu sayılabileceği savunulmuştur.
Davada, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğradığını iddia eden davacı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemektedir. Yerel mahkemenin, davayı kısmen kabul kararı özel daire tarafından bozulmuştur. Bozma kararında şu görüşlere yer vermiştir; “…Olay iş kazası olup, İş Hukuku ve sosyal güvenlik ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme (koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğudur. İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu'nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 2/f maddesinde ‘İş yerinde, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda gerekli tedbirlerin alınması için yapı müteahhidini yazılı olarak uyarmak, uyarıya uyulmadığı takdirde durumu ilgili bölge çalışma müdürlüğüne bildirmek’ görevi düzenlenmiş olup, düzenlemenin amacı, teknik ve standartlara uygun kaliteli yapı yapılmasının sağlanması, yapının asli imalatlarının kusurlu yapılması nedeniyle cana ve mala zarar verilmesinin önlenmesidir, yoksa İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği görevlilerinin işçilerin çalışma şartlarına ve çalışma ortamına ilişkin işlerinin de Yapı Denetim elemanlarınca yürütülmesi yada onların işlerine karışılması değildir. 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu ile getirilen ayırdedici husus, yapının bizatihi kendisinin az veya çok hasar tehlikesi altında olması nedeniyle cana veya mala zarar verebilmesi ihtimalidir. Yapının yada yapı kısımlarının bizatihi kendisi tehlike oluşturmadığı sürece, işyerinde işçilerin kaza geçirmesinden yada hastalanmasından yapı denetimi elemanlarının sorumlu tutulması mümkün değildir.Yapı denetim elemanlarına yasa ile verilmiş görev, yapılarda standartlara uygun kalite ve miktarda malzeme kullanıldığını ve kaliteli yapı üretimi yapıldığını onaylamak, tersi durumları tesbit ederek yükleniciden bunların düzeltilmesini istemek ve düzeltilmediği takdirde ilgili makamlara bildirmekten ibarettir. Olay iş kazası olup kusur oranlarını iş hukuku ve sosyal güvenlik ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutmayan, davalı yapı denetim firmasının sorumluluğu bulunmadığı halde… bilirkişi raporu doğrultusunda % 10 kusurlu kabul edilerek hüküm kurulması hatalı olmuştur…”
Yapı denetim kurumunun kusurlu sayılabilmesi gerektiğini belirten karşı oy yazısında ise şu görüşlere yer verilmiştir; “…Bozmadaki hukuksal gerekçe davalı yapı denetim şirketinin kusurlu, dolayısıyla sorumlu olup/olmamasıdır. Olay iş kazası olup, işverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş sözleşmesinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu'nun mülga 77. maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun açık buyruğudur.4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun'a göre, yapı denetim kuruluşunun en önemli borcu, yapı sahibi ile yaptığı sözleşme gereği yapıyı yapının, imar planlarına, projeye, fen, sanat ve sağlık kurallarına, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun yapılmasını denetlemektir. Borç yapının yapı kullanma izninin alınması ile sona erer. Ayrıca Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un değişik maddelerinde yapı denetim kuruluşuna uyarıda bulunma görevinin yüklendiği görülmektedir. Uyuşmazlık konusu dava bakımından önem arz eden uyarma görevi ise kanunun 2. maddesinde, iş yerinde, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda gerekli önlemlerin alınması için yapı müteahhidini yazılı olarak uyarmak, uyarıya uyulmadığı takdirde durumu ilgili bölge çalışma müdürlüğüne (şimdi çalışma ve iş kurumu il müdürlüğü'ne) bildirmek olarak gösterilmiştir (m. 2/f). Konu iş sağlığı ve güvenliği olduğunda yazılı uyarının önemi artmaktadır. Zira yapı denetim hizmeti sunan kuruluş, genelde işyerine başka bir ifadeyle inşaat sahasına fiilen müdahele etmemekte, iş sağlığı ve güvenliği önleminin alınması ve sağlanması için işverenin dikkatini çekmekte, bu konuda bir davranışta bulunmasını ya da bulunmamasını söylemekte, tespit ve rapor düzenlemektedir. Uyarıda bulunma, iş kazası meydana gelmeden önce yapılması gereken bir davranış olmakla birlikte, iş sağlığı ve güvenliğinin daha fazla bozulmaması için kazadan sonra da uyarı yapılması gerekebilir. Benzer bir hüküm 6331 sayılı kanunun 8/2.maddesinde de bulunmaktadır. İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, görevlendirildikleri işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek zorundadırlar. Uyarının amacı, işverenin iş sağlığı ve güvenliği konusunda alması gerekli önlemleri etkin hale getirmektir. Bu bağlamda uyarı işveren üzerinde yükümlülüklerini yerine getirmesi bakımından etkili bir araç olarak kabul edilmelidir. Yapı denetim kuruluşu işverenin yerine geçerek bir önlem alamaz; işverene emir ve talimat veremez. Ayrıca bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır.Yapı denetim kuruluşlarının uyarı görevini yerine getirip getirmediği ancak bir iş kazası meydana geldiğinde gündeme gelmektedir. İş kazası sayılan zarar verici olaylar, yapı denetim kuruluşunun her zaman hukuki sorumluluğunu doğurmaz. Öncelikle yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu yapının yapım süresi ile sınırlıdır. Bu süre yapı sahibinin, yapı ruhsatını aldığı tarih ile yapı kullanma iznini aldığı tarih arasındaki dönemdir. Bu dönemin dışında meydana gelen iş kazalarından dolayı yapı denetim kuruluşunun uyarma görevinden söz edilemez. Belirtilen dönemin dışında meydana gelen zararlandırıcı olaylar, yapı denetim kuruluşunun yürüttüğü iş ile ilgili olarak meydana gelmemektedir. Yapı denetim kuruluşunun uyarı yükümlülüğü, yapıdaki her faaliyeti kapsamaz. Yükümlülükten söz edebilmek için bir inşaat faaliyetinin olması gerekir. Örneğin bir kolon veya taşıyıcı kirişte elverişli olmayan malzeme kullanılması nedeniyle, kolon veya taşıyıcı kirişin üzerine binen yükün ağırlığını taşıyamayıp çökecek olması, yapım süreci ile ilgili bir uyarının yapılmasını gerektirebilir. Keza inşaatta elektrik kablolarının kaçak yapması, açıktan geçirilmesi, kapatma düğmelerinin arızalı olması, her zaman için çalışan bir işçinin açıkta bulunan bu kablolara basması sonucu ölüm ve yaralanması ile sonuçlanabileceğinden, bir inşaat faaliyeti içinde gerçekleşen ve uyarı görevine giren bir faaliyettir. Bununla birlikte işçinin yaralanmasına yol açan, inşaat alanında bulunan bir iş makinesinin bakımı esnasında işçinin çekici düşürmesi inşaat faaliyeti değildir. Aynı şekilde inşaat işyerine gelip giden araçlarla ilgili faaliyet bir inşaat faaliyeti olmadığı için, yapı denetim kuruluşunun servis araçları ile ilgili iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir uyarı görevi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yapı denetim kuruluşunun, işverenin veya işyerindeki her faaliyet için bir uyarı görevi yoktur. Öte yandan yapı denetim kuruluşunun uyarıda bulunmaması ile meydana gelen kaza arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir. Kazanın meydana gelmesine yol açan iş güvenliği önlemlerinin işverence alınmamasında, yapı denetim kuruluşunun uyarmamasının etkisinin bulunması gerekir.Dolayısıyla, yapı denetim kuruluşunun işvereni uyarmaması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamasına sebep olmalı ya da sebepleri tetiklemelidir.Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği'nin 5/4-ı bendi uyarınca, yapı denetim kuruluşu inşaat alanında işçi sağlığı ve iş güvenliği ile çevre sağlığı ve güvenliğinin korunması için gereken tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol eder. Müteahhit uyarıya uymazsa yapı denetim kuruluşu yazılı olarak uyarıda bulunulduğunu ama müteahhidin buna uymadığını Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirecektir. Yapı denetim kuruluşu uyarı görevini yerine getirdiğini tutanaklar ve müteahhide göndereceği ihtarnameler yoluyla ispat edebilir. İş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik uyarıları müteahhide bildirdiğini ispat ettiği takdirde sorumluluktan kurtulur. Sözlü uyarılar bu konuda yeterli değildir. Bu hususu tanıklar yoluyla ispat edemez. Yapı denetim kuruluşunun kanun ve yönetmelikle öngörülen uyarma, kontrol ve bildirme görevlerini yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi durumu, meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığından doğan hukuki sorumluluğunda kendisine kusur olarak yansıtılır… davalı yapı denetim kuruluşunun bu hususları göz önüne alan bir rapor düzenlenmediği gibi mahkemece de irdelenmediği anlaşılmakla, sayın çoğunluğun… davalı yapı denetim firmasının sorumluluğu bulunmadığı şeklinde ifade edilen gerekçesine ilişkin görüşlerine katılmamaktayım.”
Karşı oyda ileri sürülen görüşlere, söz konusu karardan yaklaşık 8 ay sonra verilen ve inceleme konumuzu oluşturan daire kararında da rastlamaktadır. Daire, belli şartların varlığı halinde yapı denetim kuruluşlarının kusurlu görülebileceğini kabuletmiştir.
14-Kanımızca bu tür olaylarda sorunu çözmek için, uyuşmazlık taraflarını ve getirilen yükümlülüklerin muhataplarını ön plana çıkarmak gerekir (Levent AKIN, İş Sağlığı Güvenliği ve Alt İşverenlik, Ankara 2013, sayf.195). 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun 2001 tarihlidir. Yani hem 4857 İş Kanunundan hem de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunundan önce çıkarılmıştır. İçeriği itibarıyla da, belli bir sektöre (yapı-inşaat sektörüne) ilişkindir ve amacı da güvenli, sağlam yapı inşa edilmesini sağlamaktır. Bu kapsamda konunun ilgilileri belirlenmiş ve yapı sahibinin yapı inşasında uzman bir kurumdan yardım alması zorunlu kılınmıştır. Bu kurum, yapı denetim kuruluşudur ve başta da belirttiğimiz gibi görevleri yasada belirlenmiştir. Belirtilen görevleri içinde yer alan ve iş sağlığı güvenliğini ilgilendiren ise tıpkı diğer görevler gibi doğrudan yapı sahibine yöneliktir. Dolayısıyla yapı denetim kurumunun görevini (iş sağlığı ve güvenliği sorunlarına ilişkin uyarı) yerine getirmemesi, 4708 sayılı kanun bağlamındaki muhatabına yani yapı sahibine hak kazandırmaktadır.
Yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasındaki ilişki, işveren ile işyeri hekimi ve İSG uzmanı arasında kurulandan farklıdır. İşyeri hekimi ile İSG uzmanı işverenin işçisidir ve kusurlarından, onları istihdam eden kişi olması sebebiyle işveren sorumludur. Yapı denetim kuruluşu ile kurulan ilişki ise bu nitelikte değildir. Denetim kuruluşu bağımsız hareket eden bir tüzel kişiliktir. Bu da doğal olarak, oluşan bir zararda yapı sahibinden bağısız olarak kusurlu görülebilmesine imkân verir. İş sağlığı ve güvenliği bağlamında kusurun, dikkatsiz davranarak birinin yaralanmasına neden olma olarak tanımlandığı düşünülürse, yapı denetimi kuruluşunun bahsi geçen uyarı yükümlülüğünü ihmalinin, bir iş kazasına sebep olması, onun kusuru olarak nitelendirilebilir.Dolayısıyla denetim kuruluşu, 4708 sayılı yasadaki yükümlülüklerini ihlal etmesi sonucu doğacak zararda, kusurlu sayılabileceği gibi yapı sahibinden bağımsız olarak, oluşan zarardan da sorumlu tutulabilmelidir.
Ancak bu halde yapı denetim kuruluşuna yapılacak başvuru, iş sahibi ile denetim kurumu arasındaki sözleşme ilişkisine değil, olsa olsa haksız fiile ilişkin hükümlere tabi olur. Buna karşın zarar gören işçinin, işvereni durumundaki iş sahibine başvurusu ise iş sözleşmesine ve 6331 sayılı yasaya dayandırılabilir. Böyle bir halde ise, aynı olaydan birden fazla kişinin sorumluluğu yani müteselsil sorumluluk söz konusu olur. Zira Borçlar Kanununa göre, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır (TBK.61). (Bu konuda bkz. Levent Akın, Yeni Borçlar Kanunu Düzenlemeleri Çerçevesinde Asıl İşverenin Müteselsil Sorumluluğunun Niteliği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2011/4, syf. 733-774).
15- Yukarıdaki açıklamalar sonucunda, yapı denetim kuruluşlarının, denetim işi gördükleri işyerlerinde gerçekleşen iş kazalarında, kendilerine düşen yükümlülükleri ihlal etmiş olmaları halindekusurlu sayılabilecekleri ve oluşan zarardan sorumlu tutulabileceklerini söyleyebiliriz. Ancak onların bu durumu, işverenin İSG yükümlülüklerini hafifleten bir gerekçe olarak algılanmamalıdır. Olsa olsa, işverenin işyerindeki gözetme borcunun gereğini yerine getirmesini kolaylaştıran, ona bu konuda katkı-destek sağlayan bir unsur olarak görülmelidir. Bu noktada işçilerin sorumlu yapı denetim kuruluşuna başvuruları, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi iş hukukunun konusu değildir. O sebeple iş hukuku bağlamında işyerindeki iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması bağlamında işçilere karşı asıl muhatap, o işyerinde bir yapı denetim kuruluşu olsa da, işverendir.